اَلضَّاحِيَةُ [eḋ-ḋâḩiyet] Kuşluk vakti su içen mâşiyeye ıtlâk olunur. Ve
ضَاحِيَةُ الْبَصْرَةِ [ḋâḩiyetu’l-Baṡrat] “ب،ط،ن” mâddesinde zikr olundu. Ve
ضَاحِيَةٌ [ḋaḩiyet] Bârize ve zâhire maʹnâsınadır; cemʹi ضَوَاحِي [ḋavâḩî] gelir, bu maʹnâdandır ki insânın kürekleri ve omuzları gibi güneşe gelen yerlerine ضَوَاحِي [ḋavâḩî] ıtlâk olunur; yukâlu: شَكَتْ ضَوَاحِيَهُ أَيْ مَا بَرَزَ مِنْهُ لِلشَّمْسِ كَالْكَتِفَيْنِ وَالْمَنْكِبَيْنِ ve
ضَوَاحِي الْحَوْضِ [ḋavâḩi’l-ḩavḋ] Nevâhî-i havzdan ʹibârettir. Ve
ضَوَاحِي الرُّومِ [ḋavâḩi’r-Rûm] İklîm-i Rûm’un içerisinde ve koltuklarında olmayıp zâhir ve bâriz olan bilâdından ʹibârettir. Ve
ضَوَاحِي [ḋavâḩî] Semevât ve eflâka ıtlâk olunur. Ve
ضَاحِيَةٌ [ḋâḩiyet] Âşikâre maʹnâsınadır; yukâlu: فَعَلَهُ ضَاحِيَةً أَيْ عَلَانِيَةً
اَلضَّاحِيَةُ [eḋ-ḋâḩiyet] (ḩâ’nın kesriyle) Her nesnenin açık olan cânibi; yukâlu: هُمْ يَنْزِلُونَ الضَّوَاحِيَ Yaʹnî açık yerlere nüzûl ederler. Ve
ضَاحِيَةٌ [ḋâḩiyet] Âşikâre maʹnâsına dahi gelir; yukâlu: فَعَلَ ذَلِكَ الْأَمْرَ ضَاحِيَةً أَيْ عَلَانِيَةً
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı