اَلضَّاغِطُ [eḋ-ḋâġiṯ] Bir nesne üzere nâzır ve emîn taʹyîn olunan adama ıtlâk olunur; tekûlu: أَرْسَلْتُهُ ضَاغِطًا عَلَيْهِ أَيْ رَقِيبًا أَمِينًا عَلَيْهِ Ve
ضَاغِطٌ [ḋâġiṯ] Devenin yürürken dirsekleri vurarak koltuğu altları yarılıp çatlamağa denir ki ism menzilindedir; yukâlu: بِالْبَعِيرِ ضَاغِطٌ أَيِ انْفِتَاقٌ فِي إِبْطِهِ Ve kelere denir, ضَبٌّ [ḋabb] maʹnâsına.
اَلضَّاغِطُ [eḋ-ḋâġiṯ] (ġayn’ın kesriyle) Bunun maʹnâsı rakîb ve emîn maʹnâsına şebîhdir; yukâlu: أَرْسَلَهُ ضَاغِطًا عَلَى فُلَانٍ Mezbûrlara ضَاغِطٌ [ḋâġiṯ] derler işleyen kimseye müzâyaka verdikleri için nezâretleri hasebiyle; ve minhu hadîsu Muʹâž: “كَانَ عَلَيَّ ضَاغِطٌ” Yaʹnî “Benim üzerime bir nâzır var idi ki murâd Bârî taʹâlâdır ki her yerde hâzır ve nâzırdır.” Ve
ضَاغِطٌ [ḋâġiṯ] Devenin koltuğu yarılmak ve eti çok olmaktır. Ve
ضَاغِطٌ [ḋâġiṯ] Kelere dahi derler, ضَبٌّ [ḋabb] maʹnâsına.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı