el-ḵaʹîd ~ اَلْقَعِيدُ

Kamus-ı Muhit - القعيد maddesi

اَلْقَعِيدُ [el-ḵaʹîd] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Kanatları henüz düzelip uçmak derecesine varmamış çekirgeye denir. Ve pedere ıtlâk olunur, أَبٌ [eb] maʹnâsına ve minhu kavluhum: قَعِيدَكَ لَتَفْعَلَنَّ كَذَا أَيْ بِأَبِيكَ

Vankulu Lugatı - القعيد maddesi

اَلْقَعِيدُ [el-ḵaʹîd] (ḵâf’ın fethi ve ʹayn’ın kesriyle) Hemdem, مُقَاعِدٌ [muḵâʹid] maʹnâsına. Ve Bârî taʹâlânın ﴿عَنِ الْيَمِينِ وَعَنِ الشِّمَالِ قَعِيدٌ﴾ (ق 17) dediği kavli قَعِيدَانِ maʹnâsınadır, zîrâ فَعِيل [faʹîl] ve فَعُولٌ [faʹûl]da vâhid ve tesniye ve cemʹ berâber olur; ke-kavlihi taʹâlâ: ﴿إِنَّا رَسُولُ رَبِّ الْعَالَمِينَ﴾ (الشعراء 16) ve kavlihi taʹâlâ: ﴿وَالْمَلٰئِكَةُ بَعْدَ ذَلِكَ ظَهِيرٌ﴾ (التحريم 4) Ve

قَعِيدٌ [ḵaʹîd] Şol çekirgedir ki onun kanadı henüz berâber olmuştur. Ve

قَعِيدٌ [ḵaʹîd] Şol sayda derler ki sayyâdın ardından gele, نَطِيحٌ [neṯîḩ]in mukâbilidir. Ve نَطِيحٌ [neṯîḩ nûn’un fethiyle ve ṯâ-i mühmelenin kesriyledir. Ve “قَعِيدَكَ لَا آتِيكَ” ve قَعِيدَكَ اللهِ لَا آتِيكَ derler, bunlar ʹArab beyninde yemîn olduğuna binâ΄en bunların ikisi dahi masdarlardır, fiʹl-i mukadder ile mansûben istiʹmâl olunmuşlardır ve maʹnâ: بِصَاحِبِكَ الَّذِي هُوَ صَاحِبُ كُلِّ نَجْوَى demektir, yaʹnî “Senin hemdemin hakkı ki cemîʹ-i esrâra vâkıftır” ki murâd Hak taʹâlâdır, nitekim نَشَدْتُكَ اللهَ derler, سَأَلْتُكَ بِاللهِ maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı