اَللَّفْحُ [el-lefḩ] (سَفْحٌ [sefḩ] vezninde) Kılıçla vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَفَحَهُ بِالسَّيْفِ لَفْحًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا ضَرَبَهُ بِهِ Şârihin beyânına göre kılıçla yapça vurmağa mahsûstur. Ve
لَفْحٌ [lefḩ] ve
لَفْحَانُ [lefeḩân] (fetehâtla) Âteşin ıssılığı çalıp yakmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَفَحَتْهُ النَّارُ بِحَرِّهَا لَفْحًا وَلَفَحَانًا إِذَا أَحْرَقَتْ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre maʹnâ-yı evvel bundan müsteʹârdır.
اَللَّفْحُ [el-lefḩ] (lâm’ın fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Yakmak, إِحْرَاقٌ [iḩrâḵ] maʹnâsına; yukâlu: لَفَحَتْهُ النَّارُ وَالسَّمُومُ بِحَرِّهَا أَيْ أَحْرَقَتْهُ Aṡmaʹî eyitti: Her hangisin ki لَفْحٌ [lefḩ]la sıfatlayalar, o حَرٌّ [ḩarr]dır ve her hangisin ki نَفْحٌ [nefḩ]le sıfatlayalar, o بَرْدٌ [berd]dir. Ve
لَفْحٌ [lefḩ] Kılıçla vurmağa derler, kaçan hiffetle vurulsa; tekûlu: لَفَحْتُهُ بِالسَّيْفِ لَفْحَةً إِذَا ضَرَبْتَهُ ضَرْبَةً خَفِيفَةً
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı