el-hudbud ~ اَلْهُدَبِدُ

Kamus-ı Muhit - الهدبد maddesi

اَلْهُدَبِدُ [el-hudbud] (عُلَبِطٌ [ʹulebiṯ] vezninde) ve

اَلْهُدَابِدُ [el-hudâbid] (عُلاَبِطٌ [ʹulâbiṯ] vezninde) Pek koyu süte denir ki yoğurt gibi ola; bu cihetle yoğurda ıtlâk olunur. Ve

هُدَبِدٌ [hudebid] خَفَشٌ [ḣafeş] maʹnâsınadır ki baʹzı gözde olan hılkî küçüklük ve zaʹf-ı basardan ʹibârettir; yukâlu: بِعَيْنِهِ هُدَبِدٌ أَيْ خَفَشٌ وَضَعْفُ عَيْنٍ [Ve] وَضَعْفُ عَيْنٍ burada ʹatf-ı tefsîrdir. Ve

هُدَبِدٌ [hudebid] Bir nevʹ siyâh zamkın ismidir. Ve zaʹîfü’l-basar olan adama denir ve عَشَا [ʹaşâ] maʹnâsınadır ki şeb-kûr ʹilletidir, tavuk karanusu taʹbîr olunur; عَمَشٌ [ʹameş] maʹnâsına değildir. Cevherî bunda galat eylemiştir. Şârih der ki Cevherî’nin tefsîri baʹzı ehl-i lügat kavlidir.

Vankulu Lugatı - الهدبد maddesi

اَلْهُدَبِدُ [el-hudebid] (hâ’nın zammı ve dâl’ın fethiyle elifsiz) kezâlik هُدَابِدٌ [hudâbid] maʹnâsınadır, هُدَابِدٌ [hudâbid] kasr olunmuştur. Ve

هُدَبِدٌ [hudebid] Göz kırağı olmağa dahi derler عَمَشٌ [ʹameş] maʹnâsına; yukâlu: بِعَيْنِهِ هُدَبِدٌ أَيْ عَمَشٌ ve yukâlu: “إِنَّه لَا يُبْرِئُ دَاءَ الْهُدَبِدِ || مِثْلَ الْقَلَايَا مِنْ سَنَامٍ وَكَبِدْ” Ve قَلَايَا [ḵalâyâ] قَلِيَّةٌ [ḵaliyyet]in cemʹidir, kârûre maʹnâsına. Ve سَنَامٌ [senâm] deve hörgücünde hâsıl olan yağ. Ve كَبِدٌ [kebid] ciğerdir yaʹnî kırağı olan kimseye bunlardan iyi ʹilâc yoktur. Ve إِنَّه kelimesinde olan zamme zamme-i muhtelisedir, zîrâ işbâʹla olursa vezn yerinde olmaz.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı