اَلْهَشُّ [el-heşş] (hâ’nın fethi ve şîn’in teşdîdiyle) Değnekle ağaçtan yaprak silkmek maʹnâsınadır, yaprak dökülmek için; yukâlu: هَشَّ الْوَرَقَ هَشًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا خَبَطَهُ بِعَصًا لِيَتَحَاتَّ Ve
هَشٌّ [heşş] هَشَاشَةٌ [heşâşet]-i âtîden vasf olur, şâd ve ferah-nâk adama denir; tekûlu: أَنَا بِهِ هَشٌّ بَشٌّ أَيْ فَرَحٌ مَسْرُورٌ Ve sert olmayıp gevşek ve mülâyim olan şey΄e ıtlâk olunur; yukâlu: خُبْزٌ هَشٌّ أَيْ رِخْوٌ لَيِّنٌ Ve çok terleyen ata ıtlâk olunur ki صَلُودٌ [ṡalûd] mukâbilidir; yukâlu: فَرَسٌ هَشٌّ أَيِ الْكَثِيرُ الْعَرَقِ ضِدُّ الصَّلُودِ ve tekûlu’l-ʹArab: رَجُلٌ هَشُّ الْمَكْسِرِ أَيْ سَهْلُ الشَّانِ فِيمَا يُطْلَبُ مِنْهُ Yaʹnî “Kendisinden matlûb olunan nesne husûsunda aslâ kuvve-i redd üe müdâfaʹası olmayıp sehlü’l-me΄hazdır; kudretinde yok ise de tatlı dil ve güler yüz ile cevâb eder.” هَشَاشَةٌ [heşâşet] lafzından me΄hûzdur. Ve مَكْسِرٌ [meksir], مَنْزِلٌ [menzil] veznindedir.
اَلْهَشُّ [el-heşş] (hâ’nın fethi ve şîn’in teşdîdiyle) ʹAsâyla ağacın yaprağın silkmektir, tâ ki yaprak düşe. Ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَأَهُشُّ بِهَا عَلَى غَنَمِي﴾ (طه 18) yukâlu: هَشَشْتُ الْوَرَقَ أَهُشُّهُ هَشًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا خَبَطْتَهُ بِعَصًى لِيَتَحَاتَّ Ve
هَشٌّ [heş] Mülâyim olan kimseye dahi derler; yukâlu: رَجُلٌ هَشٌّ بَشٌّ Ve her mülâyim nesneye dahi derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı