اَلْهَطْلُ [el-haṯl] (hâ’nın fethiyle) ve
اَلْهَطَلَانُ [el-heṯalân] (fetehâtla] ve
اَلتَّهْطَالُ [et-tehṯâl] (تَذْكَارٌ [težkâr] vezninde) Peyderpey bölük bölük iri dâneli yağmur yağmak maʹnâsınadır; yukâlu: هَطَلَ الْمَطَرُ هَطْلًا وَهَطَلَانًا وَتَهْطَالًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا مَطَرَ مُتَتَابِعًا مُتَفَرِّقًا عَظِيمَ الْقَطْرِ Ve
هَطْلٌ [haṯl] İsm olur, muttasıl yağan zaʹîf yağmura denir; yukâlu: أَمْطَرَ السَّحَابُ هَطْلًا وَهُوَ الْمَطَرُ الضَّعِيفُ الدَّائِمُ Ve
هَطْلٌ [haṯl] Atı seğirttirmekle gövdesini terini şey΄en-fe-şey΄en dökmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: هَطَلَ الْجَرْيُ الْفَرَسَ إِذَا خَرَجَ عَرَقُهُ شَيْئًا بَعْدَ شَيْءٍ Ve âhestece yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: هَطَلَتِ النَّاقَةُ إِذَا صَارَتْ سَيْرًا ضَعِيفًا Ve göz yaş akıtmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: هَطَلَتِ الْعَيْنُ بِالدَّمْعِ إِذَا سَالَتْ بِهِ
اَلْهَطَلَانُ [el-haṯalân] (fethateynle) ve
اَلتَّهْطَالُ [et-tehṯâl] (tâ’nın fethi ve hâ’nın sükûnuyla) Bi-maʹnâhu; yukâlu: هَطَلَتِ السَّمَاءُ تَهْطُلُ هَطْلًا وَهَطَلَانًا وَتَهْطَالًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı