el-veşy ~ اَلْوَشْيُ

Kamus-ı Muhit - الوشي maddesi

اَلْوَشْيُ [el-veşy] (vâv’ın fethi ve şîn-i muʹcemenin sükûnuyla) Bez ve kumaş makûlesinin nakşına ve alacasına denir, her ne renkten olursa olsun; tekûlu: أَعْجَبَنِي وَشْيُ هَذَ الثَّوْبِ أَيْ نَقْشُهُ Şârihin beyânına göre alaca sevbe dahi denir. Ve

وَشْيُ السَّيْفِ [veşyu’s-seyf] Kılıcın suyunda olan cevherine denir; yukâlu: مَا أَحْسَنَ وَشْيَ السَّيْفِ أَيْ فِرِنْدَهُ Ve

وَشْيٌ [veşy] ve

شِيَةٌ [şiyet] (عِدَةٌ [ʹidet] vezninde) Masdar olurlar, sevb ve kumaş makûlesini alaca eylemek maʹnâsınadır ki güzel nakş ve nigâr ile nakşlayıp müzeyyen ve hoş-manzar eylemekten ʹibârettir; yukâlu: وَشَى الثَّوْبَ يَشِيهِ وَشْيًا وَشِيَةً حَسَنَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا نَمْنَمَهُ وَنَقَشَهُ وَحَسَّنَهُ Ve söze düzme yalanlar yakıştırmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: وَشَى الْكَلَامَ إِذَا كَذَبَ فِيهِ Ve

وِشَايَةٌ [vişâyet] (كِتَابَةٌ [kitâbet] vezninde) Gamz ve siʹâyet eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: وَشَى بِهِ إِلَى السُّلْطَانِ وَشْيًا وَوِشَايَةً إِذَا نَمَّ عَلَيْهِ وَسَعَى بِهِ Ve bir adamın nesl ve zürriyyeti çoğalmak maʹnâsına müstaʹmeldir ki zînet-i dünyâya bâʹistir; yukâlu: وَشَى بَنُو فُلَانٍ إِذَا كَثُرُوا Ve

وَشْيٌ [veşy] Zehebiyyeti olan filiz-i maʹdine ıtlâk olunur; yukâlu: حَجَرٌ بِهِ وَشْيٌ أَيْ مِنْ مَعْدِنٍ فِيهِ ذَهَبٌ Ve

شِيَةٌ [şiyet] (عِدَةٌ [ʹidet] vezninde) Bir nesnenin levnine denir ki murâd asl levnine karışık levni olacaktır ki alaca taʹbîr olunur; yukâlu: مَا أَحْسَنَ شِيَةَ هَذَا الْفَرَسِ أَيْ لَوْنَهُ يَعْنِي زَائِدًا عَلَيْهِ Kâle’ş-şârih ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿لَا شِيَةَ فِيهَا﴾ أَيْ لَيْسَ فِيهَا لَوْنٌ يُخَالِفُ سَائِرَ لَوْنِهَاVe yekûlûne: “اَللَّيْلُ طَوِيلٌ لَا آشِ شِيَتَهُ” أَيْ لَا أَسْهَرُهُ لِلْفِكْرِ وَتَدْبِيرِ مَا أُرِيدُ أَنْ أُدَبِّرَهُ Yaʹnî “Gerçi gece uzundur,lâkin benim onda re΄y ve tedbîrim maksûd olan mâdde için iʹmâl-i fikr ve işgâl-i zihn ü endîşe eylemek zımnında uykudan kalıp taʹab-ı seheri tahammül ve irtikâb eylemem.” Şârihin beyânına göre لَا آشِ kelimesi hemzenin meddiyle olduğuna göre إِفْعَالٌ [ifʹâl] yâhûd مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet] bâbından nefs-i mütekellim-i müstakbel ve menkûsü’l-lâmdır, nakş eylemek yâhûd nakşını çıkarmak maʹnâsınadır ve kasrına göre sülâsîden olur ki nakş eylemek maʹnâsınadır ki ikisi de gece içre dembedem tefekkür ve mülâhaza eylemek demektir, gûyâ ki uykusuzlukta iʹmâl-i fikr ile geceyi alacalayıp nakş edip ve nakşını işler olur. Ve kaldı ki مُفَاعَلَةٌ [mufâʹalet]ten olduğuna göre aslı وَاشَاهُ olup وَاسَاهُ gibi vâv hemzeye mübeddel olur. Ve mü΄ellifin وَلَا تُعْرَفُ صِيغَةُ إِشَ وَلَا وَجْهُ تَصْرِيفِهَا kavlinde إِشَ kelimesi hemze-i meksûre ve şîn-i meftûha ile gûyâ ki emr bünyesindedir, ne sîgasının vechi ve ne maʹnâ-yı mesele iltiyâmı maʹlûm değildir. Ve baʹzılar kelâm-ı mezbûru duʹâ mevkiʹine haml eylemekle “Hak taʹâlâ o mâdde için beni geceler uykusuzluk zahmetine giriftâr eylemeye” demek olur.

Vankulu Lugatı - الوشي maddesi

اَلْوَشْيُ [el-veşy] (vâv’ın fethi ve şîn’in sükûnuyla) Bezi alaca etmek; tekûlu: وَشَيْتُ الثَّوْبَ أَشِيهِ وَشْيًا وَشِيَةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Ve

وَشْيٌ [veşy] Nakşlı ve alaca olan beze dahi derler nakşı her ne renk olursa olsun.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı