اَلْبَسْطُ [el-besṯ] (bâ’nın fethi ve sîn’in sükûnuyla) Yaymak maʹnâsınadır; yukâlu: بَسَطَ الثَّوْبَ وَالْفِرَاشَ بَسْطًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا نَشَرَه Ve bir nesneye el uzatmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَسَطَ إِلَيْهِ يَدَهُ إِذَا مَدَّهَا Ve şâd ve mesrûr eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir ki kalb-i makbûzu mebsût eder; yukâlu: بَسَطَ فُلاَنًا إِذَا سَرَّهُ Ve bir mekân vâsiʹ olmakla mekînleri sığdırıp almak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَسَطَ الْمَكَانُ الْقَوْمَ إِذَا وَسَّعَهُمْ ve tekûlu: هَذَا فِرَاشٌ يَبْسُطُنِي أَيْ وَاسِعٌ عَرِيضٌ لاَ يَقْبِضُنِي Ve bir adamı bir kimse üzere tafdîl ve tercîh eylemek maʹnâsınadır, gûyâ ki fazl ve meziyyette onu tevsîʹ eder; tekûlu: بَسَطَ اللهُ فُلاَنًا عَلَيَّ أَيْ فَضَّلَهُ Ve bir adam bir kimsenin mecliste hayâ ve sükûnet cihetiyle olan inkıbâzını izâle ile açıp lâübâliyâne kılmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَسَطَ فُلاَنٌ مِنْ فُلاَنٍ إِذَا أَزَالَ مِنْهُ الْإِحْتِشَامَ Ve kabûl-i ʹözr eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: بَسَطَ الْعُذْرَ إِذَا قَبِلَهُ Ve
بَسْطُ الْيَدِ [basṯu’l-yed] Tasallut ve istîlâdan kinâyedir; yukâlu: بُسِطَتْ يَدُهُ عَلَيْهِ عَلَى الْمَجْهُولِ إِذَا سُلِّطَ عَلَيْهِ Ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿وَالْمَلئِكَةُ بَاسِطُوا أَيْدِهِمْ﴾ أَيْ مُسَلِّطُونَ عَلَيْهِمْ ve kavluhu taʹâlâ ve: ﴿كَبَاسِطِ كَفَّيْهِ إِلَى الْمَاءِ لِيَبْلُغَ فَاهُ﴾ أَيْ كَالدَّاعِي الْمَاءَ يُومِئُ إِلَيْهِ لِيُجِيبَهُ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı