cehd ~ جَهْدٌ

Kamus-ı Muhit - جهد maddesi

اَلْجَهْدُ [el-cehd] (cîm’in fethi ve zammı ve hâ’nın sükûnuyla) Tâb u tâkat maʹnâsınadır; yukâlu: أَفْرَغَ جَهْدَهُ وَجُهْدَهُ أَيْ طَاقَتَهُ Ve renc ve meşakkat maʹnâsınadır; yukâlu: أَصَابَهُ مِنْهُ جَهْدٌ أَيْ مَشَقَّةٌ Ve

جَهْدٌ [cehd] Gâyet ve nihâyet maʹnâsına müstaʹmeldir, tâkat maʹnâsından me΄hûzdur; ve minhu yukâlu: إِجْهَدْ جَهْدَكَ أَيْ أُبْلُغْ غَايَتَك Yaʹnî “Gâyet-i makdûrunu sarf edip çalışabildiğin kadar çalış.” Miṡbâḩ’ın beyânına göre gâyet maʹnâsına olan جَهْدٌ [cehd] ancak fethledir. Ve

جَهْدٌ [cehd] Masdar olur, çalışmak maʹnâsına; yukâlu: جَهَدَ فِي الْأَمْرِ جَهْدًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا جَدَّ Ve bir adamı yâ dâbbeyi nihâyet mertebe renc ve meşakkate uğratmak maʹnâsına; yukâlu: جَهَدَ دَابَّتَهُ إِذَا بَلَغَ جَهْدَهَا Ve bir kimseyi imtihân eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: جَهَدَ بِزَيْدٍ إِذَا امْتَحَنَهُ Ve maraz ve marîzi zebûn ve mehzûl kılmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: جَهَدَ الْمَرَضُ فُلاَنًا إِذَا هَزَلَهُ Ve sütün bi’l-cümle yağını ihrâc eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: جَهَدَ اللَّبَنَ إِذَا أَخْرَجَ زُبْدَهُ كُلَّهُ Ve taʹâma iştihâ eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: جَهَدَ الطَّعَامَ إِذَا اشْتَهَاهُ Ve taʹâmı çoğa gitmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: جَهَدَ الطَّعامَ إِذَا أَكْثَرَ مِنْ أَكْلِهِ ve kavluhu taʹlâ: ﴿وَأَقْسَمُوا بِاللهِ جَهْدَ أَيْمَانِهِمْ﴾ أَيْ بَالَغُوا فِي الْيَمِينِ وَاجْتَهَدُوا جَهْدَ الْبَلاَءِ Cîm’in fethiyle ki ḣكَانَ النَّبِيُّ عَلَيْهِ السَّلاَمُ يَتَعَوَّذُ بِاللهِ مِنْ جَهْدِ الْبَلاَءِ وَدَرَكِ الشَّقَاءِ وَشَمَاتَةِ الْأَعْدَاءِḢ hadîsinde vâriddir, murâd hâlet-i şedîdedir ki ona mübtelâ olan kimse mevti ona tercîh ve ihtiyâr eder yâhûd fakr u fâka içre kesret-i ʹayâlden ʹibârettir.

Vankulu Lugatı - جهد maddesi

اَلْجَهْدُ [el-cehd] ve

اَلْجَهْدُ [el-cehd] (cîm’in fethi ve zammıyla ve hâ’nın sükûnuyla) Tâkat maʹnâsına. Bârî taʹâlânın bu kavlinde ﴿وَالَّذِينَ لَا يَجِدُونَ إِلَّا جُهْدَهُمْ﴾ (التوبة 79) وَ”جَهْدَهُمْ” zammla ve fethle kırâ΄at olunmuştur Ferrâ eyitti: جُهْدٌ [cuhd] zammla tâkat maʹnâsınadır ve جَهْدٌ [cehd] fethle اِجْهَدْ جَهْدَكَ فِي هَذَا الْأَمْرِ kavlinden me΄hûzdur; ey: اُبْلُغْ غَايَتَكَ وَلَا تَقُلْ اِجْهَدْ جُهْدَكَ بِالضَّمِّ Ve

جَهْدٌ [cehd] Meşakkat maʹnâsına da gelir; yukâlu: جَهَدَ دَابَّتَهُ إِذَا حَمَلَ عَلَيْهَا فِي السَّيْرِ فَوْقَ طَاقَتِهَا Ve

جَهْدٌ [cehd] Cidd etmek. Ve cidde mübâlaga etmek; yukâlu: جَهِدَ الرَّجُلُ فِي كَذَا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيْ جَدَّ فِيهِ وَبَالَغَ Ve

جَهْدٌ [cehd] Sütün cümle kaymağın almak; tekûlu: جَهَدْتُ اللَّبَنَ إِذَا أَخْرَجْتَ زُبْدَهُ كُلَّهُ Ve

جَهْدٌ [cehd] Taʹâma iştihâ üzere olmak; yukâlu: جَهَدْتُ الطَّعَامَ أَيِ اشْتَهَيْتُهُ وَجُهِدَ الطَّعَامُ عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَجْهُولِ أَيِ اشْتُهِيَ Ve

جَهْدٌ [cehd] Taʹâmı çok yemek; tekûlu: جَهَدْتُ الطَّعَامَ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَكْثَرْتَ مِنْ أَكْلِهِ ve yukâlu: جُهِدَ الرَّجُلُ عَلَى الْبِنَاءِ لِلْمَجْهُولِ أَيْ حُمِلَ عَلَى أَنْ يَبْلُغَ مَجْهُودَهُ مِنَ الْمَشَقَّةِ ve yukâlu: أَصَابَهُمْ قُحُوطٌ مِنَ الْمَطَرِ فَجُهِدُوا جَهْدًا شَدِيدًا Yaʹnî “Yağmur yağmamakla meşakkat-i ʹazîme çektiler.” Ve maʹîşet mükedder olmağa dahi derler; yukâlu: جَهِدَ عَيْشُهُمْ مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ أَيِ اشْتَدَّ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı