celâ΄ ~ جَلَاءٌ

Kamus-ı Muhit - جلاء maddesi

اَلْجَلْوُ [el-celv] (cîm’in fethi ve lâm’ın sükûnuyla) ve

اَلْجَلَاءُ [el-celâ΄] (صَلَاءٌ [ṡalâ΄] vezninde) Bir kimse vatanından ve hânümânından âvâre olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَا الْقَوْمُ عَنِ الْمَوْضِعِ وَمِنَ الْمَوْضِعِ يَجْلُو جَلْوًا وَجَلَاءً إِذَا تَفَرَّقُوا Ve bu maʹnâda müteʹaddî olur; yukâlu: جَلَاهُ الْجَدْبُ إِذَا طَرَدَهُ Mü΄ellifin Baṡâ΄ir’de beyânına göre جَلْوٌ mâddesi keşf-i zâhir maʹnâsına mevzûʹdur, maʹânî-i sâ΄ire ondan müteferraʹdır. Ve

جَلَاءٌ [celâ΄] Bal sağmak için kovana tütsü vermek maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَا النَّحْلَ جَلَاءً إِذَا دَخَّنَ عَلَيْهَا لِيَشْتَارَ الْعَسَلَ

اَلْجِلَاءُ [el-cilâ΄] (cîm’in kesriyle) Kılıç ve ayna makûlesinin pâsını açıp musaykal eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَا السَّيْفَ وَالْمِرْآةَ جَلْوًا وَجِلَاءً إِذَا صَقَلَهُمَا Ve bir adamın gam ve kasâvetini izâle kılmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: جَلَا الْهَمَّ عَنْهُ إِذَا أَذْهَبَهُ Ve bir nesneyi keşf ve ayân kılmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَا فُلَانًا اَلْأَمْرَ وَجَلَا عَنْهُ إِذَا كَشَفَهُ Ve eğninden libâsını çıkarıp bırakmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَا بِثَوْبِهِ إِذَا رَمَىَ بِهِ Ve ʹâlî olmak maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَا الشَّيْءُ إِذَا عَلَا Ve

جَلْوَةٌ [celvet] (cîm’in harekât-ı selâsıyla) ve

جِلَاءٌ [cilâ΄] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Gelini telli pullu zînetle ârâste edip dâmada ʹarz eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَا الْعَرُوسُ عَلَى بَعْلِهَا جَلْوَةً مُثَلَّثَةً وَجِلَاءً إِذَا عَرَضَهَا عَلَيْهِ مَجْلُوَّةٌ Ve zifâf hengâmında geline yüz görümlüğü vermek maʹnâsınadır; yukâlu: جَلَا الْعَرُوسَ زَوْجُهَا وَصِيفَةً أَوْ غَيْرَهَا إِذَا أَعْطَاهَا إِيَّاهَا فِي ذَلِكَ الْوَقْتِ أَيِ الْعَرْضِ وَالزِّفَافِ

Vankulu Lugatı - جلاء maddesi

اَلْجَلَاءُ [el-celâ΄] (cîm’in fethi ve elifin meddiyle) Şehrden ve vatandan çıkmak.Ve vatandan çıkarmağa dahi derler; tekûlu: جَلَوْا عَنْ أَوْطَانِهِمْ وَجَلَوْتُهُمْ يَتَعَدَّى وَلَا يَتَعَدَّى Ve

جَلَاءٌ [celâ΄] Başın önünde kılları olmamağa dahi derler.

اَلْجِلَاءُ [el-cilâ΄] (cîm’in kesri ve elifin meddiyle) Bir nesneyi âşikâre kılmak; tekûlu: جَلَوْتُ أَيْ أَوْضَحْتُ وَكَشَفْتُ Ve

جِلَاءٌ [cilâ΄] Gözü rûşen kılmağa dahi derler; tekûlu: جَلَوْتُ بَصَرِي بِالْكُحْلِ Ve kasâvet gidermeğe dahi derler; tekûlu: جَلَوْتُ هَمِّي عَنِّي أَيْ أَذْهَبْتُهُ Ve kılıç açmağa dahi derler; tekûlu: جَلَوْتُ السَّيْفَ جِلَاءً إِذَا صَقَلْتَهُ Ve

جِلَاءٌ [cilâ΄] Geline cilve kılarken nazar etmeğe dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı