rukûʹ ~ رُكُوعٌ

Kamus-ı Muhit - ركوع maddesi

اَلرُّكُوعُ [er-rukûʹ] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) Namâz kılmak maʹnâsınadır ki maʹnâ-yı âtîden me΄hûzdur, cüz΄iyyet ve külliyyet ʹalâkâsıyla; yukâlu: رَكَعَ الْمُصَلِّي رَكْعَةً وَرَكْعَتَيْنِ وَثَلاَثَ رَكَعَاتٍ رُكُوعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا صَلَّى Ve pîrlikten bel eğilmek yâhûd yüz üzere kapanmak maʹnâsınadır ki asl maʹnâdır; yukâlu: رَكَعَ الشَّيْخُ إِذَا انْحَنَى كِبَرًا أَوْ كَبَا عَلَى وَجْهِهِ Şârihin beyânı üzere رُكُوعٌ [rukûʹ] inhinâ maʹnâsına mevzûʹ olup baʹdehu ʹörf-i şerʹde kıyâm ʹakibinde olan rükn-i mahsûsa ki kıyâmda baʹde tekmîli’l-kırâ΄at iki avuçları dizlerine gelmek yâhûd arkası düpdüz olmak vechiyle eğilmekten ʹibârettir, istiʹmâl olundu. Ve gâh olur ki cüz΄iyyet ve külliyyet ʹalâkasıyla namâza da ıtlâk olunur ki mecâz bi-mertebeteyni olur, niteki رُكُوعٌ [rukûʹ]u mutazammın olan her kavme-i mahsûsasına رَكْعَةٌ [rekʹat] ıtlâk olunur. İntehâ. Ve

رُكُوعٌ [rukûʹ] Bir adam hâl ve mâl sâhibi iken idbâr ve felâket zuhûruyla hâli menkûs ve fakîr olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: رَكَعَ فُلاَنٌ إِذَا افْتَقَرَ بَعْدَ غِنًى وَانْحَطَّتْ حَالُهُ Ve namâzda رُكُوعٌ [rukûʹ] vech-i mezkûr üzere eğilme ʹibârettir; yukâlu: رَكَعَ الْمُصَلِّي فِي الصَّلاَةِ إِذَا خَفَضَ رَأْسَهُ بَعْدَ قَوْمَةِ الْقِرَاءَةِ حَتَّى تَنَالَ رَاحَتَاهُ رُكْبَتَيْهِ أَوْ حَتَّى يَطْمَئِنَّ ظَهْرُهُ

Vankulu Lugatı - ركوع maddesi

اَلرُّكُوعُ [er-rukûʹ] (zammeteynle) Eğilmek; إِنْحِنَاءٌ [inḩinâ΄] maʹnâsına, رُكُوعٌ [rukûʹ]-ı salât dahi bundan me΄hûzdur. Ve

رُكُوعٌ [rukûʹ] Pîrlikten eğilmeğe dahi derler; yukâlu: رَكَعَ الشَّيْخُ إِذَا انْحَنَى مِنَ الْكِبَرِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı