اَلرَّمْسُ [er-rems] (râ’nın fethi ve mîm’in sükûnuyla) Bir haberi ketm eylemek maʹnâsınadır; maʹnâ-yı âtîden münşaʹibdir; yukâlu: رَمَسَ الْخَبَرَ رَمْسًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا كَتَمَهُ Ve toprağa defn eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: رَمَسَ الشَّيْءَ إِذَا دَفَنَهُ Ve
رَمْسٌ [rems] Kabr ve mezâra ıtlâk olunur; ve minhu yukâlu: غَدَا إِلَى الرَّمْسِ كَأَنْ لَمْ يُغْنِ بِالْأَمْسِ وَهُوَ الْقَبْرُ Cemʹi أَرْمَاسٌ [ermâs] ve رُمُوسٌ [rumûs] gelir. Ve
رَمْسٌ [rems] Kabrin toprağına denir; yukâlu: حَثَى عَلَى رَمْسِهُ الرَّمْسُ وَهُوَ تُرَابُهُ Ve atmak maʹnâsınadır; yukâlu: رَمَسَهُ بِحَجَرٍ إِذَا رَمَاهُ بِهِ
اَلرَّمْسُ [er-rems] (râ’nın fethi ve mîm’in sükûnuyla) Haberi gizlemek; tekûlu: رَمَسْتُ عَلَيْهِ الْخَبَرَ إِذَا كَتَمْتَهُ Ve
رَمْسٌ [rems] Meyyiti defn etmeğe dahi derler; tekûlu: رَمَسْتُ الْمَيِّتَ إِذَا دَفَنْتَهُ Ve kabri gizlemeğe dahi derler; yukâlu: رَمَسُوا قَبْرَ فُلَانٍ إِذَا كَتَمُوهُ وَسَوَّوْهُ مَعَ الْأَرْضِ Ve
رَمْسٌ [rems] Taşla atmağa dahi derler; tekûlu: رَمَسْتُهُ بِحَجَرٍ إِذَا رَمَيْتَهُ Ve
رَمْسٌ [rems] Kabr toprağına dahi derler. Ve bu aslında masdar idi.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı