اَلسِّفْلَةُ [es-siflet] (sîn’in kesriyle) ve
اَلسَّفِلَةُ [es-sefilet] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) Nâsın erâzil ve evbâş ve fürû-mâyelerine ıtlâk olunur; yukâlu: هُوَ مِنْ سِفْلَةِ النَّاسِ وَسَفِلَتِهِمْ أَيْ أَسَافِلِهِمْ وَغَوْغَائِهِمْ Ve
سَفِلَةٌ [sefilet] (فَرِحَةٌ [feriḩat] vezninde) Dâbbe kısmının ayaklarına ıtlâk olunur; yukâlu: سَفِلَةُ الْبَعِيرِ سَالِمَةٌ أَيْ قَوَائِمُهُ
اَلسَّفِلَةُ [es-sefilet] (sîn’in fethi ve fâ’nın kesriyle) Devenin ayakları kavâ΄imü’l-baʹîr maʹnâsına. Ve
سَفِلَةٌ [sefilet] Halâyıktan sâkıt olan kimseler; yukâlu: هُوَ مِنَ السَّفِلَةِ وَلَا يُقَالُ هُوَ سَفِلَةٌ لِأَنَّهَا جَمْعٌ Ve ʹavâmm-ı nâs رَجُلٌ سَفِلَةٌ مِنْ قَوْمٍ سُفْلٍ derler. Ve İbnu’s-Sikkît eyitti: Baʹzı ʹArab tahfîf edip مِنْ سِفْلَةِ النَّاسِ derler fâ’nın kesresin sîn’e nakl etmekle.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı