sefâhet ~ سَفَاهَةٌ

Kamus-ı Muhit - سفاهة maddesi

Lâkin Keşşâf’ın ﴿وَمَنْ يَرْغَبُ عَنْ مِلَّةِ إِبْرَاهِيمَ إِلَّا مَنْ سَفِهَ نَفْسَهُ﴾ kerîmesinde hulâsa-i makâlına göre سَفِهَ kelimesi müteʹaddîdir, istihkâr ve istihfâf maʹnâsınadır ki millet-i İbrâhîmiyye’den ʹâkıl olan iʹrâz eylemez belki nefsine ihânet ve tahkîr eden iʹrâz eder demektir. Ve baʹzılar ʹindinde cehl maʹnâsını mutazammın olmakla onun gibi müteʹaddî oldu, pes سَفِهَ نَفْسَهُ kavli ʹaklı hafîf olduğundan nefsini bilmedi demek olur. Ve baʹzılar ʹindinde lâzımdır. Ve نَفْسَهُ kavli şüzûz üzere temeyyüzdür, zîrâ maʹrifedir, nekre olmak ekserdir. Ve ʹinde’l-baʹz nezʹ-i ḣâfiḋ üzere mansûbdur, سَفِهَ فِي نَفْسِهِ takdîrinde. Ve işbu سَفَهٌ [sefeh] ve سَفَاهَةٌ [sefâhet] mâddesi asl bedende olan hafîfliğe denir, baʹdehu noksân-ı ʹakl sebebiyle nefs-i insânîde olan hiffette istiʹmâl olundu. İntehâ. Ve

سَفَهٌ [sefeh] ve

سَفَاهَةٌ [sefâhet] Mızrak dürtülen zahmdan kan çabuk zuhûr eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: سَفِهَتِ الطَّعْنَةُ إِذَا أَسْرَعَ مِنْهُ الدَّمُ وَخَفَّ Ve meşrûbu çok içip lâkin kanmayıp öylece kalmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: سَفِهَ الشَّرَابَ إِذَا أَكْثَرَ مِنْهُ فَلَمْ يَرْوَ Ve bilmemek, cehâlet maʹnâsına müstaʹmeldir, niteki evvel-i mâddede terdîd ile zikr olundu. Ve bu maʹnâda ancak عَلَى ile sılalanır, gûyâ ki cehâletten nâşî nesne üzere sefâhet etmiş olur yâhûd sefâhet-i ʹaklı sebebiyle o nesne üzere cehâletle rükûb ve istîlâ etmiş olur; yukâlu: سَفِهَ عَلَيْنَا وَسَفُهَ سَفْهًا وَسَفَاهَةً مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالْخَامِسِ إِذَا جَهِلَ Ve meşrûbu karârdan hâric içmek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: سَفِهَ الشَّرَابَ سَفْهًا إِذَا أَسْرَفَ فِيهِ Ve bir nesne ile meşgûl kılınmak yâhûd bir nesneye iştigâl eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: سَفِهْتُ وَسَفَهْتُ سَفْهًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ وَالثَّالِثِ أَيْ شَغَلْتُ أَوْ تَشَغَّلْتُ Ve bir adam kendi hissesini unutmak maʹnâsınadır; tekûlu: سَفَهْتُ نَصِيبِي إِذَا نَسِيتَهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı