sefʹ ~ سَفْعٌ

Kamus-ı Muhit - سفع maddesi

اَلسَّفْعُ [es-sefʹ] (نَفْعٌ [nefʹ] vezninde) Kuş kanatlarıyla uğraşıp döğüştüğü kuşa çarpmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَفَعَ الطَّائِرُ ضَرِيبَتَهُ سَفْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا لَطَمَهَا بِجَنَاحَيْهِ Ve yüze tabanca vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَفَعَ فُلاَنٌ فُلاَنًا إِذَا لَطَمَهُ Ve mutlakan vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَفَعَهُ إِذَا ضَرَبَهُ Ve bir nesneyi nişâneleyip ʹalâmetlemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَفَعَ الشَّيْءَ إِذَا أَعْلَمَهُ وَوَسَمَهُ Ve ıssı çehreyi çalıp azca göyündürmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَفَعَ السَّمُومُ وَجَهَهُ إِذَا لَفَحَهُ لَفْحًا يَسِيرًا Ve bir adamın alnını perçeminden şiddetle tutup çekip sürümek maʹnâsınadır; yukâlu: سَفَعَ بِنَاصِيَتِهِ إِذَا قَبَضَ عَلَيْهَا فَاجْتَذَبَهَا ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿لَنَسْفَعًا بِالنَّاصِيَةِ﴾ أَيْ لَنَجُرَّنَّهُ بِهَا إِلَى النَّارِ أَوْ لَنُسَوِّدَنَّ وَجْهَهُ وَاكْتَفىَ بِالنَّاصِيَةِ لِأَنَّهَا مُقَدَّمُهُ أَوْ لَنُعْلِمَنَّهُ عَلاَمَةَ أَهْلِ النَّارِ أَوْ لَنُذِلَّنَّهُ أَوْ لَنُقْمِئَنَّهُ Baʹzılar nâsiyesinden tutup çekip sürümekle tefsîr eylediler ve baʹzılar güneş çehreyi yakmak maʹnâsından ahz ile tesvîd-i vech ile tefsîr ettiler. Ve cüz΄iyyet külliyyet mülâbesesiyle nâsiyeden vech murâd olup mukaddem-i vech olma hasebiyle onunla iktifâ olunmuştur. Ve baʹzılar izlâl ve baʹzılar tahkîr maʹnâsıyla tefsîr eylediler ki maʹnâ-yı mecâzîlerdir. Şârih der ki baʹzı nüshada لَنُذِلَّنَّهُ وَلَنُقْمِئَنَّهُ ʹibâretiyle ki vâv iledir, mersûmdur ve baʹzı nüshada أَوْ ile merkûmdur. Buna göre إِذْلاَلٌ [ižlâl] râm ve makhûr eylemek ve إِقْمَاءٌ [iḵmâ΄] tahkîr eylemek maʹnâlarına olur. Ve baʹzı nüshada إِقَامَةٌ [iḵâmet]ten أَوْ لَنُقِيمَنَّهُ ʹibâretiyle mersûm olmakla yüzlerinden ahz ve ikâme eylemek maʹnâsından olur. Ve Lisânu’l-ʹArab’da bu ʹibâretle müsebbettir, hattâ ʹArablar emr bünyesiyle إِسْفَعَا بِيَدِهِ derler, خُذَا بِيَدِهِ فَأَقِيمَاهُ maʹnâsına, intehâ. Ve لَنَسْفَعًا kelimesinin elifi nûn-ı muhaffefeden mübeddeldir. Ve

سَفْعٌ [sefʹ] Sevbe denir, ne gûne olursa olsun; yukâlu: مَا عَلَيْهِ سَفْعٌ أَيْ ثَوْبٌ Şârihin beyânına göre sevb-i masbûgda müstaʹmeldir ve muktezâ-yı mâdde budur.

Vankulu Lugatı - سفع maddesi

اَلسَّفْعُ [es-sefʹ] (sîn’in fethi ve fâ’nın sükûnuyla) Yapışmak; yukâlu: سَفَعْتُ بِنَاصِيَتِهِ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا أَخَذْتَ Ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿لَنَسْفَعًا بِالنَّاصِيَةِ﴾ (العلق 15) Ve

سَفْعٌ [sefʹ] Kuş kanadıyla vurmağa dahi derler; yukâlu: سَفَعَ الطَّائِرُ إِذَا لَطَمَ بِجَنَاحَيْهِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı