sekb ~ سَكْبٌ

Kamus-ı Muhit - سكب maddesi

اَلسَّكْبُ [es-sekb] (sîn’in fethi ve kâf’ın sükûnuyla) ve

اَلتَّسْكَابُ [et-teskâb] (تَذْكَارٌ [težkâr] vezninde) Suyu dökmek maʹnâsınadır; yukâlu: سَكَبَ الْمَاءَ سَكْبًا وَتَسْكَابًا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ إِذَا صَبَّهُ Ve

سَكْبٌ [sekb] Mübâlagaten vasf olur; yukâlu: مَاءٌ سَكْبٌ ke-mâ se-yuzkeru. Ve

سَكْبٌ [sekb] Uzun adama ıtlâk olunur. Ve mütetâbiʹan dâ΄imî yağan yağmura ıtlâk olunur. Ve bir nevʹ sevbe denir, be-gâyet rakîk ve nâzük olmakla mâ-i meskûba teşbîh olunmuştur. Ve âb-ı revân gibi eşkinli soy ata, ʹalâ-kavlin adımları seyrek olanına denir. Ve hafîfü’r-rûh cünbüş ve neşâtlı şûh ve şengül adama denir. Ve emr-i lâzım u mahtûm maʹnâsınadır; yukâlu: هَذَا أَمْرٌ سَكْبٌ أَيْ لاَزِمٌ Ve

سَكْبٌ [Sekb] Şol feresin ismidir ki Şâh-ı hıtta-i risâlet ʹaleyhi’s-salâtu ve’s-selâm hazretlerinin en evvel dâhil-i tavîle-i temellükleri olmuştur. Yelesi ve kuyruğu siyâh doru olup ve alnında صَبَاحُ الْخَيْرِ [ṡabâḩu’l-ḣayr] taʹbîr olunan gurresi var idi. Ve muhaccel-i mutlakü’l-yümnâ idi ki sol eliyle sol ayağının bukağılıkları sekil idi ve ona سَكَبٌ [Sekeb] dahi derler fethateynle. Ve

سَكْبٌ [Sekb] Şebîb b. Muʹâviye nâm kimsenin dahi feresi ismidir. Ve

سَكْبٌ [sekb] Bakıra denir, nuhâs maʹnâsına; ʹalâ-kavlin kurşuna denir, رَصَاصٌ [raṡâṡ] maʹnâsına; ve fethateynle de lügattir.

Vankulu Lugatı - سكب maddesi

اَلسَّكْبُ [es-sekb] (sîn’in fethiyle) Dökmek; yukâlu: سَكَبْتُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا صَبَبْتَ Ve

سَكْبٌ [sekb] مَسْكُوبٌ [meskûb] maʹnâsına, مَاءٌ [mâ΄]a sıfat olur; yukâlu: مَاءٌ سَكْبٌ أَيْ مَسْكُوبٌ كَقَوْلِهِمْ مَاءٌ صَبٌّ وَمَاءٌ غَوْرٌ Ve

سَكْبٌ [sekb] Bir nevʹ beze derler. Ve

سَكْبٌ [sekb] Şol yürügen ata derler ki adımı seyrek ola; yukâlu: فَرَسٌ سَكْبٌ أَيْ ذَرِيعٌ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı