ʹudûl ~ عُدُولٌ

Kamus-ı Muhit - عدول maddesi

اَلْعُدُولُ [el-ʹudûl] (قُعُودٌ [ḵuʹûd] vezninde) عَدْلٌ [ʹadl] gibi yoldan sapmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَدَلَ عَنِ الطَّرِيقِ عَدْلًا وَعُدُولًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا حَادَ Ve

عُدُولٌ [ʹudûl] Dönmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَدَلَ إِلَيْهِ إِذَا رَجَعَ

Vankulu Lugatı - عدول maddesi

اَلْعُدُولُ [el-ʹudûl] (zammeteynle) Cemʹi; yukâlu: قَوْمٌ عَدْلٌ وَعُدُولٌ Ve

عَدْلٌ [ʹadl] Misl maʹnâsına da gelir, nitekim gelir inşâallâhu taʹâlâ. Ve

عُدُولٌ [ʹudûl] Yoldan sapmağa dahi derler; yukâlu: عَدَلَ عَنِ الطَّرِيقِ إِذَا حَارَ Ve erkek dişi ile cemʹ olmağı terk etmeğe dahi derler; yukâlu: عَدَلَ الْفَحْلُ عَنِ الْإِبِلِ إِذَا تَرَكَ الضِّرَابَ Ve

عَدْلٌ [ʹadl] İki kimsenin beynin berâber kılmağa dahi derler; yukâlu: عَدَلْتُ فُلَانًا بِفُلَانٍ إِذَا سَوَّيْتَ بَيْنَهُمَا Ve

عَدْلٌ [ʹadl] Fidye maʹnâsına dahi gelir; minhu kavluhu: لَا يُقْبَلُ مِنْهَا صَرْفٌ وَلَا عَدْلٌ فَالصَّرْفُ التَّوْبَةُ وَالْعَدْلُ اَلْفِدْيَةُ Ve minhu kavluhu taʹâlâ ﴿وَإِنْ تَعْدِلْ كُلَّ عَدْلٍ﴾ (الأنعام، 70) أَيْ تَفْدِ كُلَّ فِدَاءٍ Ve kavluhu ﴿أَوْ عَدْلُ ذَلِكَ صِيَامًا﴾ (المائدة، 95) اَيْ فِدَاءُ ذَلِكَ Ve ammâ ʹArabların وُضِعَ فُلَانٌ عَلَى يَدَيْ عَدْلٍ dedikleri İbnu’s-Sikkît eyitti: عَدْلٌ [ʹadl] bu kelâmda ʹAdl b. Cez΄dir, Saʹdu’l-ʹAşîre kabîlesinden ki mezbûr Tubbaʹ’ın subaşısı idi ki Tubbaʹ bir kimseyi katl murâd edinse mezbûra verirdi. Pes halk mahbûs-ı mezbûrdan ye΄s etmek mahallinde وُضِعَ فُلَانٌ عَلَى يَدَيْ عَدْلٍ derlerdi. Binâ΄enʹalâ-zâlik bu kelâm beynlerinde mesel olup her ye΄s olunan nesnede darb olunur oldu.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı