اَلْعَذَبُ [el-ʹažeb] (fethateynle) Çirk ve hâr u hâşâk makûlesine denir, قَذَى [ḵazâ] maʹnâsına. Ve mevlûd ʹakibinde zuhûr eden murdâr ve nâ-pâk şey΄e denir, murdâr su ve son ve eş dedikleri nesne gibi. Ve
عَذَبٌ [ʹažeb] Bir şecer adıdır. Ve مَآلِي النَّوَائِحِ [me΄âli’n-nevâ΄iḩ] maʹnâsınadır ki ʹArabistân töresi üzere meyyit üzere nevha eden karıların o vakte mahsûs ittihâz ettikleri paçavraya denir. Ve şol ipe ve tasmaya denir ki terazi kollarına bend edip onunla teraziyi çekip kaldırırlar. Ve
عَذَبٌ [ʹažeb] Her şey΄in ucuna denir; yukâlu: مَا أَرَقَّ عَذَبُ لِسَانِهِ أَيْ طَرَفُهُ Ve عَذَبُ الْبَعِيرِ [ʹažebu’l-baʹîr] devenin âlet-i tenâsülünün ucuna denir. Ve at götlüğü gibi deve pâlânının ensesine dikilen meşine denir. Ve bunların mecmûʹunda müfredi عَذَبَةٌ [ʹažebet]tir hâ’yla. Ve
عَذَبَةٌ [ʹažebet] Yosuna denir, طُحْلُبٌ [ṯuḩlub] maʹnâsına.
عَذَبَةُ اللِّسَانِ [ʹažebetu’l-lisân] (fethateynle) Dilin ince tarafıdır. Ve
عَذَبَةٌ [ʹažebet] Kamçı ucunda olan iki düğümün biri ki tâziyâne maʹnâsına, kezâ fi’l-Muḩežžeb. Ve baʹzılar eyitti: Kamçının kuyruğu olan kayışa derler, asahh budur demişler. Ve
عَذَبَةُ الْمِيزَانِ [ʹažebetu’l-mîzân] Şol iptir ki onunla terâzûyu kaldırırlar. Ve
عَذَبَةُ الشَّجَرِ [ʹažebetu’ş-şecer] Ağacın budağı. Ve bir nesnenin çirki; yukâlu: مَاءٌ ذُو عَذْبٍ أَيْ كَثِيرُ الْقَذَى Ve قَذَى [ḵažâ] ḵâf’ın ve žâl’ın fethiyle çirk maʹnâsınadır.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı