ʹarr ~ عَرٌّ

Kamus-ı Muhit - عر maddesi

اَلْعَرُّ [el-ʹarr] (ʹayn’ın fethi ve râ’nın teşdîdiyle) ve

اَلْعُرُّ [el-ʹurr] ve

اَلْعُرَّةُ [el-ʹurret] (ʹayn’ların zammıyla) Uyuz ʹilletine denir, جَرَبٌ [cereb] maʹnâsına. ʹAlâ-kavlin ʹayn’ın fethiyle uyuzluğa denir ve zammıyla bir gûne kurhaya denir ki deve köşeklerinin boyunlarında ʹârız olur. Ve bir nevʹ ʹillet ismidir ki deve kısmına mahsûstur; mübtelâ olan develerin uyuz gibi tüyleri kavlayıp dökülür; sâ΄ire sirâyet eylememek için o develere dâg vururlar. Ve

عَرٌّ [ʹarr] (ʹayn’ın fethiyle) Masdar olur, deve kısmı uyuz olmak, kezâlik ʹillet-i mezkûreye uğramak maʹnâlarına; yukâlu: عَرَّتِ الْإِبِلُ عَرًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا جَرِبَتْ وَيُقَالُ عُرَّتِ الْإِبِلُ عَلَى الْمَجْهُولِ وَيُقَالُ عَرَّتِ الْإِبِلُ وَعُرَّتْ إِذَا أَصَابَهُ دَاءُ الْعُرَّةِ وَهِيَ دَاءٌ يَتَمَعَّطُ مِنْهُ وَبَرُ الْإِبِلِ وَهِيَ مَعْرُورَةٌ Ve

عَرٌّ [ʹarr] Bir adamı bî-huzûr ve magmûm eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَرَّ فُلاَنًا إِذَا سَاءَهُ Ve bir adama bir şerr ve kerîhe isnâdıyla âlûde kılmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: عَرَّهُ بِشَرٍّ إِذَا لَطَخَهُ بِهِ Ve bir adamdan min-gayr-i su΄âlin ihsân ümniyyesine gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَّ فُلاَنًا إِذَا أَتَاهُ مُعْتَرًّا Ve bir adamı bir varta ve mekrûheye dûçâr etmek maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَّ فُلاَنًا إِذَا أَصَابَهُ بِمَكْرُوهٍ Ve devenin hörgücü sagîr yâhûd kalîl yâhûd kesret-i ʹamelden yâ bir marazdan zâ΄il olmak maʹnâsınadır; yukâlu: عَرَّ سَنَامُ الْبَعِيرِ عَرًّا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا صَغُرَ أَوْ قَلَّ أَوْ ذَهَبَ Ve

عَرٌّ [ʹarr] عَرَارٌ [ʹarâr] gibi vaktinden mukaddem sütten kesilmiş velede denir, ke-mâ se-yuzkeru; bunda vasf olur.

Vankulu Lugatı - عر maddesi

اَلْعَرُّ [el-ʹarr] (ʹayn’ın fethi ve râ’nın teşdîdiyle) Uyuz dedikleri marazdır, جَرَبٌ [cereb] maʹnâsına; tekûlu minhu: عَرَّتِ الْإِبِلُ تَعِرُّ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Ve

عَرٌّ [ʹarr] Bir kimseye yaramazlık eriştirmeğe dahi derler; yukâlu: هُوَ يَعِرُّ قَوْمَهُ أَيْ يُدْخِلُ عَلَيْهِمْ مَكْرُوهًا يَلْطَخُهُمْ بِهِ Ve

عَرٌّ [ʹarr] Yeri gübrelemeğe dahi derler, ilkâ-iسِرْجِينٌ [sircîn] maʹnâsına; yukâlu: عَرَّ أَرْضَهُ يَعِرُّهَا أَيْ سَمَّدَهَا Ve تَسْمِيدٌ [tesmîd] sîn ve dâl-ı mühmeleteyn ile yeri gübrelemeğe derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı