اَلْقَضْبُ [el-ḵaḋb] (ḵâf’ın fethi ve ḋâd-ı muʹcemenin sükûnuyla) Kesmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَضَبَهُ قَضْبًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَطَعَهُ Ve çubuk ile vurmak maʹnâsınadır; yukâlu: قَضَبَ فُلاَنًا إِذَا ضَرَبَهُ بِالْقَضِيبِ Ve
قَضْبٌ [ḵaḋb] Bâlâ-bülend olup ve etrâfına şâhları yayılmış, her semte dal budak salmış ağaca denir. Ve ok yâhûd yay düzmek için katʹ olunmuş ağaç şâhına denir, مَقْضُوبٌ [maḵḋûb] maʹnâsına. Ve
قَضْبٌ [ḵaḋb] Bir nevʹ şecer ismidir ki ondan yay ittihâz olunur. Şârihin beyânına göre نَبْعٌ [nebʹ] dedikleri şecer nevʹindendir ki Türkîde kayın ağacı dedikleridir. Ve
قَضْبٌ [ḵaḋb] Tâze yoncaya denir, إِسْفِسْتٌ [isfist] maʹnâsına. Ve
قَضْبٌ [ḵaḋb] Kezâlik masdar olur, henüz taʹlîm olunmamış ʹacemî tor nâkaya binmek maʹnâsına; yukâlu: قَضَبَ النَّاقَةَ قَضْبًا مِنَ الْبَابِ الْمَزْبُورِ إِذَا رَكِبَهَا قَبْلَ أَنْ تُرَاضَ
اَلْقَضْبُ [el-ḵaḋb] (ḵâf’ın fethi ve ḋâd’ın sükûnuyla) Kesmek; yukâlu: قَضَبَهُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا قَطَعَهُ Ve
قَضْبٌ [ḵaḋb] Yoncaya dahi derler. Ve
قَضْبٌ [ḵaḋb] قَضِيبٌ [ḵaḋîb] yaʹnî ağaç budağıyla vurmağa da derler; yukâlu: قَضَبَهُ بِالْقَضِيبِ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي أَيْ ضَرَبَهُ بِهِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı