اَلْقَلْبُ [el-ḵalb] (ḵâf’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla) Yürek. Ve gâh olur ki ʹakla dahi derler. Ferrâ eyitti: Bârî taʹâlânın ﴿إِنَّ فِي ذَلِكَ لَذِكْرَى لِمَنْ كَانَ لَهُ قَلْبٌ﴾ (ق 37) dediği kavlinde قَلْبٌ [ḵalb] ʹakl maʹnâsınadır. Ve
قَلْبٌ [ḵalb] Bir nesneyi döndürmeğe dahi derler; yukâlu: قَلَبْتُ الشَّيْءَ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي ve
قَلبٌ [ḵalb] Tüskürmeğe dahi derler; yukâlu: قَلَبْتُ الْقَوْمَ كَمَا تَقُولُ صَرَفْتُ الصِّبْيَانَ Ve yüreğe vurmağa dahi derler; yukâlu: قَلَبْتُهُ أَيْ أَصَبْتُ قَلْبَهُ Ve yüreği koparmağa derler; yukâlu: قَلَبْتُ النَّخْلَةَ أَيْ نَزَعْتُ قَلْبَهَا Ve hurmâ kızarmağa dahi derler; yukâlu: قَلَبَتِ الْبُسْرَةُ إِذَا احْمَرَّتْ Ve
قَلْبُ الْعَقْرَبِ [Ḵalbu’l-ʹAḵreb] Bir menzilin ismidir, menâzil-i kamerden ki o bir yıldızdır ki ziyâde berrâktır iki cânibinde iki yıldız dahi vardır. Ve
قَلْبٌ [ḵalb] Hâlis maʹnâsına gelir; yukâlu: هُوَ عَرَبِيٌّ قَلْبٌ أَيْ خَالِصٌ يَسْتَوِي فِيهِ الْمُذَكَّرُ وَالْمُؤَنَّثُ وَالْجَمْعُ وَإِنْ شِئْتَ قُلْتَ امْرَأَةٌ عَرَبِيَّةٌ قَلْبَةٌ وَثَنَّيْتَ وَجَمَعْتَ Ve
قَلْبُ النَّخْلَةِ [ḵalbu’n-naḣlet] [قَلْبُ النَّخْلَةِ لُبُّهَا] Yaʹnî hurmâ ağacının قَلْبٌ [ḵalb]i ki içinde olan özüdür. Ve bunda üç lügat vardır: قَلْبٌ [ḵalb] ve قُلْبٌ [ḵulb] ve قِلْبٌ [ḵilb] ḵâf’ın fethi ve zammı ve kesriyle.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı