veḵîʹat ~ وَقِيعَةٌ

Kamus-ı Muhit - وقيعة maddesi

اَلْوَقِيعَةُ [el-veḵîʹat] (سَفِينَةٌ [sefînet] vezninde) ve

اَلْوَاقِعَةُ [el-vâḵiʹat] وَقْعَةٌ [vaḵʹat]-ı mezburenin maʹnâ-yı evvelinden ismdir, iki ʹasker beyninde merreten baʹde uhrâ savaş ve uğraşa denir; tekûlu: شَهِدْتُ وَقِيعَتَهُمَا وَوَاقِعَتَهُمَا أَيْ مُصَادَمَتَهُمَا Ve وَاقِعَةٌ [vâḵiʹat]ın ve وَقِيعَةٌ [veḵîʹat]ın cemʹi وَقَائِعُ [veḵâ΄iʹ] gelir; ve minhu وَقَائِعُ الْعَرَبِ أَيْ أَيَّامُ حُرُوبِهَا Ve وَقِيعَةٌ [veḵîʹat], وَفِيعَةٌ [vefîʹat] lafzında lügattır ki hurmâ çubuğundan örülmüş sepete ve küfeye denir, lâkin mü΄ellif ḵâf ile lahndır demişti. Ve

وَقِيعَةٌ [veḵîʹat] Dağlarda ve baʹzı düz yerlerde olan çukura denir ki onda yağmur suyu irkilir; cemʹi وِقَاعٌ [viḵâʹ] gelir vâv’ın kesriyle ve وَقَائِعُ [veḵâ΄iʹ] gelir; yukâlu: أَصْفَى مِنْ مَاءِ الْوَقِيعَةِ وَهِيَ نُقْرَةٌ فِي جَبَلٍ أَوْ سَهْلٍ يَسْتَنْقِعُ بِهَا الْمَاءُ Ve cenk ve kıtâle denir. Ve fasl ve zemm ve gıybet maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: وَقَعُوا فِي وَقِيعَةٍ أَيْ غَيْبَةٍ Pes وَقْعٌ [vaḵʹ] lafzından olur ki fasl ve gıybet maʹnâsına müstaʹmeldir. Ve şol arza denir ki toprağı pek ve por olmakla suyu içmez ola; yukâlu: أَرْضٌ وَقِيعَةٌ إِذَا كَانَتْ لاَ تَكَادُ تَنْشَفُ الْمَاءَ Ve

وَاقِعَةٌ [vâḵiʹat] Hâdise-i şedîdeye ıtlâk olunur; yukâlu: أَصَابَتْهُمُ الْوَاقِعَةُ أِيِ النَّازِلَةُ الشَّدِيدَةُ Ve

وَاقِعَةُ [vâḵiʹat] Kıyâmet esmâsındandır; ve minhu kavluhu taʹâlâ: ﴿إِذَا وَقَعَتِ الْوَاقِعَةُ﴾ أَيِ الْقِيَامَةُ Ve

وَاقِعَةٌ [vâḵiʹat] Bahâdır adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ وَاقِعَةٌ أَيْ شُجَاعٌ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı