اَلْأَشْعَرُ [el-Eşʹar] Beliyy kabîlesinden bir şâʹirin ismidir. Ve ʹAmr b. Ḩârišamp;e el-Esedî lakabıdır. Ve Sebe neslinden Nebt b. Uded nâm kimsenin lakabıdır, gövdesi kıllı doğmakla mülakkab olmuştur ve o, Yemen’de bir kabîlenin pederidir ki kabîle-i Eşʹar ki kabîle-i ʹazîmedir, ondan münşaʹibdir; Ebû Mûsâ el-Eşʹarî o kabîle ricâlindendir. Cemʹ-i nisbetinde أَشْعَرِيُّونَ [Eşʹariyyûn] denir, yâ’nın hazfiyle أَشْعَرُونَ [Eşʹarûn] dahi derler; yukâlu: جَاءَتْكَ الْأَشْعَرُونَ بِحَذْفِ يَاءِ النَّسَبِ Ve
أَشْعَرُ [eşʹar] Gövdesi çok ve uzun kıllı kişiye denir; yukâlu: رَجُلٌ أَشْعَرُ إِذَا كَانَ كَثِيرَ الشَّعْرِ وَطَوِيلَهُ Ve
أَشْعَرُ [eşʹar] Davar kısmının tırnağının nihâyet bulduğu çevresi derisine denir ki kıl ve tüy bittiği yerin mebde΄idir, yukarısına nisbet pek kıllı olur. Ve fercin bir cânibine ıtlâk olunur. Ve siğil tarzında şol hurde hurde nesnelere denir ki koyun kısmının bakanakları aralıklarında zuhûr eder. Ve
أَشْعَرُ [Eşʹar] Bir dağın adıdır. Ve tırnağın altında çıkan ete denir; cemʹi شُعُرٌ [şuʹur] gelir zammeteynle.
اَلشُّعْرُ [eş-şuʹr] (şîn’in zammı ve ʹayn’ın sükûnuyla) أَشْعَرُ [eşʹar]ın cemʹi; yukâlu: قَوْمٌ شُعْرٌ Ve ʹUbeydullâh b. Ziyâd’a أَشْعَرُ بَرْكًا derlerdi göğsü kıllı olduğu için. Ve بَرْكٌ [berk] bâ-i muvahhadenin fethiyle ve râ’nın sükûnuyla sadr maʹnâsınadır. Ve
أَشْعَرُ [eşʹar] Atın tırnağının etrâfında biten kıllara da derler.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı