işʹâr ~ إِشْعَارٌ

Vankulu Lugatı - إشعار maddesi

اَلشَّعَارُ [eş-şeʹâr] (şîn’in fethiyle) Ağaçtır, şecer maʹnâsına; yukâlu: أَرْضٌ كَثِيرَةُ الشَّعَارِ Ve

اَلْإِشْعَارُ [el-işʹâr] (hemzenin kesri ve şîn’in sükûnuyla) Kurbâna kurbân olduğın bilmek için ʹalâmet komaktır; yukâlu: أُشْعِرَ الْهَدْيُ إِذَا طُعِنَ فِي سَنَامِهِ الْأَيْمَنِ حَتَّى تَسِيلَ مِنْهُ الدَّمُ لِيُعْلَمَ أَنَّهُ هَدْيٌ Yaʹnî hörgücünün sağ cânibin dürterler tâ ki akan kandan onun kurbân olduğun bileler. Ve fi’l-hadîsi: “أُشْعِرَ أَمِيرُ الْمُؤْمِنِينَ” أَيْ شُجَّ كَأَنَّهُ مَجَازٌ مِنَ الْمَعْنَى الْأَوَّلِ Ve

إِشْعَارٌ [işʹâr] Bir nesneyi bir nesneye yapıştırmağa dahi derler; yukâlu: أَشْعَرَ الرَّجُلُ هَمَّا أَيْ لَزِقَ بِمَكَانِ الشِّعَارِ مِنَ الثِّيَابِ بِالْجَسَدِ Yaʹnî “Gussa ona lâzım kılındı شِعَارٌ [şiʹâr] bedene mülâzım ve mülâsık kılındığı gibi”. Ve

إِشْعَارٌ [işʹâr] Bıçağa pirezvâne kılmağa da derler; yukâlu: أَشْعَرْتُ السِّكِّينَ أَيْ جَعَلْتُ لَهُ شَعِيرَةً Ve bildirmeğe dahi derler; yukâlu: أَشْعَرْتُهُ فَشَعَرَ أَيْ أَدْرَيْتُهُ فَدَرَى Ve شِعَارٌ [şiʹâr] giydirmeğe de derler; yukâlu: أَشْعَرْتُهُ أَيْ أَلْبَسْتُهُ الشِّعَارَ ve yukâlu: أَشْعَرَهُ فُلَانٌ شَرًّا أَيْ غَشِيَهُ بِهِ وَأَشْعَرَ الْحُبُّ مَرَضًا Ve karında olan cenîn kıllanmağa dahi derler; yukâlu: أَشْعَرَ الْجَنِينُ Ve fi’l-hadîsi: “زَكَاةُ الْجَنِينِ زَكَاةُ أُمِّهِ إِذَا أَشْعَرَ”

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı