eṯ-ṯûfân ~ اَلطُّوفَانُ

Kamus-ı Muhit - الطوفان maddesi

اَلطُّوفَانُ [eṯ-ṯûfân] (ṯâ’nın zammıyla) İfrât ve mübâlaga üzere yağan yağmura ıtlâk olunur, her yeri ihâta eylediği için; yukâlu: أَخَذَهُمُ الطُّوفَانُ أَيِ الْمَطَرُ الْغَالِبُ Ve her nesneyi bürüyüp istîʹâb eden mâ-i gâlibe ıtlâk olunur. Ve cümleyi silip süpüren mevt-i ʹâmma ve her yeri ihâta eden sel suyuna ve mutlakan cemâʹatı ihâta eden pek çok nesneye ıtlâk olunur; müfredi طُوفَانَةٌ [ṯûfânet]tir. Şârih der ki bu Sîbeveyhi kavlidir, Aḣfeş kavline göre fi’l-asl masdar olmakla müfred ve cemʹe ıtlâk olunur; her hâlde vezni فُعْلاَنٌ [fuʹlân]dır.

اَلطَّوْفُ [eṯ-ṯavf] (خَوْفٌ [ḣavf] vezninde) ve

اَلطَّوَافُ [eṯ-ṯavâf] (سَحَابٌ [seḩâb] vezninde) ve

اَلطَّوَفَانُ [eṯ-ṯavefân] (fetehâtla) Bir nesnenin çevresini dolanmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَافَ حَوْلَ الْكَعْبَةِ وَبِالْكَعْبَةِ يَطُوفُ طَوْفًا وَطَوَافًا وَطَوَفَانًا إِذَا دَارَ حَوْلَهَا Ve

طَوْفٌ [ṯavf] Nehrleri ʹubûr için tulumları üfürdükten sonra birbirine çatıp bağladıkları sala denir ki kelek taʹbîr olunur; nehr-i Furât’ta görülmüştür; yukâlu: رَكِبُوا الطَّوْفَ وَعَبَرُوا بِهِ وَهُوَ قِرَبٌ يُنْفَخُ فِيهَا وَيُشَدُّ بَعْضُهَا إِلَى بَعْضٍ كَهَيْئَةِ السَّطْحِ يُرْكَبُ عَلَيْهَا فِي الْمَاءِ وَيُحْمَلُ عَلَيْهَا Ve

طَوْفٌ [ṯavf] Gâ΄ite denir; yukâlu: تَلَطَّخَ بِالطَّوْفِ أَيِ الْغَائِطِ Ve

طَوْفٌ [ṯavf] Helâya çıkmak maʹnâsınadır; yukâlu: طَافَ الرَّجُلُ طَوْفًا إِذَا ذَهَبَ لِيَتَغَوَّطَ

Vankulu Lugatı - الطوفان maddesi

اَلطُّوفَانُ [eṯ-ṯûfân] (ṯâ’nın zammı ve meddiyle) Mübâlaga ile yağan yağmura ve mübâlaga ile gelen sele derler bir haysiyyetle ki her nesneyi örte. Kâlallâhu taʹâlâ: ﴿فَأَخَذَهُمُ الطُّوفَانُ وَهُمْ ظَالِمُونَ﴾ (العنكبوت، 14)

اَلطَّوَفَانُ [eṯ-ṯavefân] Bi-maʹnâhu; yukâlu: طَافَ حَوْلَ الشَّيْءِ يَطُوفُ طَوْفًا وَطَوَفَانًا Ve

طَوْفٌ [ṯavf] Şol tulumlara derler ki üfürüp birbirine bağlayıp sath üslûbunda kılıp ʹazîm sularda üzerine binerlerve baʹzı nesne de yükledirler ve gâh olur onu ağaçtan dahi ederler. Ve

طَوْفٌ [ṯavf] Gâ΄ite dahi derler; tekûlu minhu: طَافَ يَطُوفُ طَوْفًا إِذَا ذَهَبَ إِلَى الْبِرَازِ لِيَتَغَوَّطَ Ve بِرَازٌ [birâz] bâ-i muvahhadenin kesriyle vâsi yer maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı