el-ḵill ~ اَلْقِلُّ

Kamus-ı Muhit - القل maddesi

اَلْقِلُّ [el-ḵill] (ḵâf’ın kesriyle) Şol topraktaki çekirdeğe denir ki top olmayıp yalnızca ve zaʹîf nâbit ola. Ve titremeğe denir, ʹalâ-kavlin gazab istîlâsında olan titremeğe yâhûd bir nesneye olan fart-ı hırs u tamaʹdan ʹârız olan titremeğe denir, niteki قِلَّةٌ [ḵillet] dahi bu maʹnâyadır; cemʹi قِلَلٌ [ḵilel] gelir, عِنَبٌ [ʹineb] vezninde; yukâlu: أَخَذَهُ الْقِلُّ وَالْقِلَّةُ أَيِ الرِّعْدَةُ أَوْ إِذَا كَانَتْ غَضَبًا أَوْ طَمَعًا Ve

قِلٌّ [ḵill] Kısa ve alçak duvara denir.

اَلْقُلُّ [el-ḵull] (ḵâf’ın zammı ve lâm’ın teşdîdiyle) ve

اَلْقِلَّةُ [el-ḵillet] (ḵâf’ın kesriyle) Azlığa ve az olmağa denir, كَثْرَةٌ [kešamp;ret] ve كُثْرٌ [kušamp;r] mukâbilidir; yukâlu: فِي مَالِهِ قُلٌّ وَقِلَّةٌ ضِدُّ كُثْرٍ وَكَثْرَةٍ Ve masdar olurlar, az olmak maʹnâsına; yukâlu: قَلَّ الشَّيْءُ قُلًّا وَقِلَّةً مِنَ الْبَابِ الثَّانِي نَقِيضُ كَثُرَ Ve

قُلٌّ [ḵull] Az nesneye ıtlâk olunur; yukâlu: اَلْحَمْدُ لِلَّهِ عَلَى الْقُلِّ وَالْكُثْرِ أَيِ الْقَلِيلِ وَالْكَثِيرِ Ve قُلُّ الشَّيْءِ [ḵullu’ş-şey΄] o nesnenin ekalline ıtlâk olunur; yukâlu: قُلُّ الرِّجَالِ أَيْ أَقَلُّهُمْ وَيُقَالُ أَخَذَ قُلَّهُ وَتَرَكَ كُثْرَهُ أَيْ أَقَلَّهُ Ve mechûl ve bî-vücûd maʹnâsına müstaʹmeldir; ve minhu yukâlu: هُوَ قُلُّ بْنُ قُلٍّ إِذَا كَانَ لَا يُعْرَفُ هُوَ وَلَا أَبُوهُ Niteki ضُلُّ بْنُ ضُلٍّ dahi bu mevkiʹde istiʹmâl olunur. Ve قُلٌّ [ḵull] nefy-i mahz mevkiʹinde istiʹmâl olunur; أَقَّلُ [eḵall] kelimesi gibi, niteki أَكْثَرُ [ekšamp;er] كُلٌّ [kull] makâmında müstaʹmel olur; ve minhu yukâlu: قُلُّ رَجُلٍ وَأَقَّلُّ رَجُلٍ يَقُولُ ذَلِكَ اِلَّا زَيْدٌ مَعْنَاهُمَا مَا رَجُلٌ يَقُولُهُ إِلَّا هُوَ Kâle’ş-şârih ve minhu yukâlu: قَلَّمَا يَفْعَلُ كَذَا وَلِهَذا يَصِحُّ أَنْ يَسْتَثْنِيَ مِنْهُ عَلَى حَدِّ مَا يُسْتَثْنَى مِنَ النَّفْيِ فَيُقَالُ إِلَّا قَاعِدًا أَوْ قَائِمًا Ve

قُلٌّ [ḵull] Bir kimsesi olmayan ferd ve yektâ adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ قُلٌّ أَيْ فَرْدٌ لَا أَحَدَ لَهُ Ve

قُلٌّ [ḵull] Bir nesneyi götürmek maʹnâsınadır; yukâlu: قَلَّ الشَّيْءَ إِذَا حَمَلَهُ وَرَفَعَهُ Ve

قِلَّةٌ [ḵillet] Titremeğe denir; yukâlu: أَخَذَتْهُ الْقِلَّةُ أَيِ الرِّعْدَةُ Götürmek maʹnâsında gûyâ ki o nesneyi istiklâl eylemekle tahammüle muktedir olmak ve titremek maʹnâsında gûyâ ki kuvveti kalîl olmak tasavvuruna mahmûldür, pes iki maʹnâ dahi mecâzîdir.

Vankulu Lugatı - القل maddesi

اَلْقِلُّ [el-ḵill] (ḵâf’ın kesriyle) Titremek gibi bir hâlettir; yukâlu: أَخَذَهُ قِلٌّ مِنَ الْغَضَبِ

اَلْقُلُّ [el-ḵull] (ḵâf’ın zammı ve lâm’ın teşdîdiyle) Kezâlik eksiklik maʹnâsına, pes قِلَّةٌ [ḵillet]le قُلٌّ [ḵull], ذِلَّةٌ [žillet]le ذُلٌّ [žull] gibi olur; yukâlu: اَلْحَمْدُ لِلَّهِ عَلَى الْقُلِّ وَالْكَثِيرِ ve مَا لَهُ قُلٌّ وَلَا كُثْرٌ Ve fi’l-hadîsi: “اَلرِّبَا وَإِنْ كَثُرَ فَهُوَ إِلَى قُلٍّ” Ve

قُلٌّ [ḵull] Mechûl maʹnâsına da istiʹmâl olunur; yukâlu: هُوَ قُلُّ بْنُ قُلٍّ إِذَا كَانَ لَا يُعْرَفُ هُوَ وَلَا أَبُوهُ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı