et-tehvîd ~ اَلتَّهْوِيدُ

Kamus-ı Muhit - التهويد maddesi

اَلتَّهْوِيدُ [et-tehvîd] (تَفْعِيلٌ [tefʹîl] vezninde) Bir kimseyi Yehûd dînine döndürmek maʹnâsınadır ki yehûdî kılmaktır; yukâlu: هَوَّدَهُ تَهْوِيدًا إِذَا حَوَّلَهُ إِلَى مِلَّةِ يَهُودَ Niteki eserde “ثُمَّ أَبَوَاهُ يُهَوِّدَانِهِ” vârid olmuştur. Ve cinn tâ΄ifesiyle söyleşmek maʹnâsınadır; yukâlu: هَوَّدَ الرَّجُلُ إِذَا تَجَاوَبَ الْجِنَّ Ve nerm ve nâzükterâne ve tercîʹle tegannî eylemek maʹnâsınadır, Yehûdun Tevrât kırâ΄atleri gibi; yukâlu: يُهَوِّدُ الرَّجُلُ أَيْ يُرَجِّعُ الصَّوْتَ فِي لِينٍ Ve bir adamı vecd ve şevke getirip tarab-nâk ve havâ-dâr eylemek maʹnâsınadır, Yehûd, Tevrât’ı hazîn ve mü΄essir savt ve makâmla kırâʹat etmeleriyle sâmiʹi tarâb-nâk ettikleri gibi; yukâlu: هَوَّدَ فُلاَنًا إِذَا طَرَّبَهُ وَأَلْهَاهُ Ve âheste âheste yürümek maʹnâsınadır; Yehûdun ʹinde’l-kırâ΄at hareket-i hafîfeleri gibi; yukâlu: هَوَّدَ الرَّجُلُ إِذَا مَشَى رُوَيْدًا Ve şarâb şâribi mest eylemek maʹnâsınadır; yapça yapça buhârı dimâga istîlâ eylediğine mebnî yâhûd şürbü’l-Yehûd meşrebine mübtenîdir; yukâlu: هَوَّدَهُ الشَّرَابُ إِذَا أَسْكَرَهُ Ve

تَهْوِيدٌ [tehvîd] Nerm ve zaʹîf âvâz ile seslenmek maʹnâsınadır; yukâlu: هَوَّدَ الرَّجُلُ إِذَا صَوَّتَ بِصَوْتٍ ضَعِيفٍ لَيِّنٍ Ve ayak sürüyerek ağır ağır yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: هَوَّدَ فِي السَّيْرِ إِذَا أَبْطَأَ Ve sözü pek âheste sükûn ve mülâyemet üzere söylemek maʹnâsınadır; yukâlu: هُوَ يُهَوِّدُ فِي الْمَنْطِقِ أَيْ يَسْكُنُ يَعْنِي يُؤَدِّي بِسُكُونٍ وَرِفْقٍ وَمَهْلٍ Ve devenin hörgücü etini yemek maʹnâsınadır ki هَوْدَةٌ [hevdet]-i mezkûrdan me΄hûzdur; yukâlu: هَوَّدَ الرَّجُلُ إِذَا أَكَلَ السَّنَامِ

Vankulu Lugatı - التهويد maddesi

اَلتَّهْوِيدُ [et-tehvîd] Yap yap yürümek, دَبِيبٌ [debîb] maʹnâsına. Ve bunun aslı هَوَادَةٌ [hevâdet]ten me΄hûzdur ki هَوَادَةٌ [hevâdet] sulh etmektir. Ve fi’l-hadîsi: “أَسْرِعُوا الْمَشْيَ فِي الْجَنَازَةِ وَلَا تُهَوِّدُوا كَمَا يُهَوِّدُ الْيَهُودُ وَالنَّصَارَى” وَكَذَلِكَ التَّهْوِيدُ فِي الْمَنْطِقِ هُوَ السُّكُونُ فِيهِ Yaʹnî kelâmı nerm söylemek; yukâlu: غِنَاءٌ مُهَوَّدٌ أَيْ مُلَائِمٌ سَاكِنٌ Ve

تَهْوِيدٌ [tehvîd] Şarâb bir kimseyi mest etmeğe dahi derler. Ve

تَهْوِيدٌ [tehvîd] Bir kimseyi Yehûdî etmeğe dahi derler. Ve fi’l-hadîsi: “فَأَبَوَاهُ يُهَوِّدَانِهِ”

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı