اَلْحَرُورِيَّةُ [el-ḩarûriyyet] (ḩâ’nın fethiyle) ve
اَلْحَرُورَةُ [el-ḩurûret] (ḩâ’nın zammıyla) ve
اَلْحِرَارُ [el-ḩirâr] (ḩâ’nın kesriyle) ve
اَلْحُرِّيَّةُ [el-ḩurriyyet] (ḩâ’nın zammıyla) Masdarlardır, bir adam hür olmak yaʹnî kişi-zâde ve âzâde olmak maʹnâsına; yukâlu: رَجُلٌ حُرٌّ أَيْ بَيِّنُ الْحَرُورِيَّةِ وَالْحُرُورَةِ وَالْحِرَارِ وَالْحُرِّيَّةِ
اَلْحُرِّيَّةُ [el-ḩurriyyet] (ḩâ’nın zammı ve râ’nın kesri ve yâ’nın teşdîdiyle) رَقَبَةٌ [reḵabet]in mukâbilidir ve lâkin bâb-ı mezkûrun masdarı حُرِّيَّةٌ [ḩurriyyet] gelse حُرِّيَّةٌ [ḩurriyyet]-i asliyye ile hürr oldu demek murâd olur; yukâlu: حَرَّ الرَّجُلُ يَحَرُّ حُرِّيَّةً إِذَا صَارَ حُرًّا أَصْلًا Ve eger حَرَّةٌ [ḩarret] gelse ḩâ’nın fethi ile susuzluk maʹnâsına gelir; yukâlu: حَرَّ الرَّجُلُ يَحَرُّ حَرَّةً أَيْ عَطِشَ Bu zikr olunan umûr-ı selâse bâb-ı râbiʹden gelir. Ve ammâ حَرٌّ [ḩarr]-ı nehârda efʹâl birkaç bâbdan gelir, bâb-ı râbiʹden ve bâb-ı sânîden ve bâb-ı evvelden gelir; tekûlu: حَرِرْتَ يَا يَوْمُ فَأَنْتَ تَحَرُّ وَتَحِرُّ وَتَحُرُّ حَرًّا وَحَرَارَةً وَحَرُورًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı