اَلدَّلْفُ [el-delf] (dâl’ın fethi ve lâm’ın sükûnuyla ve fethateynle) ve
اَلدَّلِيفُ [ed-delîf] (dâl’ın fethiyle) ve
اَلدَّلَفَانُ [ed-delefân] (fetehâtla) İhtiyâr adam ayağı bukağılı kimsenin yürümesi gibi yapça yapça ve ağır ağır yürümek maʹnâsınadır; yukâlu: دَلَفَ الشَّيْخُ دَلْفًا وَدَلَفًا وَدَلِيفًا وَدَلَفَانًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا مَشَى مَشْيَ الْمُقَيَّدِ وَهُوَ فَوْقَ الدَّبِيبِ Ve cenkte taburdan ve karâr-gâhtan ileriye takaddüm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: دَلَفَتِ الْكَتِيبَةُ فِي الْحَرْبِ إِذَا تَقَدَّمَتْ ve tekûlu: دَلَفْنَاهُمْ أَيْ تَقَدَّمْنَا
اَلدَّلِيفُ [ed-delîf] (dâl’ın fethi ve lâm’ın kesri ve meddiyle) Gece yürümek; yukâlu: دَلَفَ الشَّيْخُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا مَشَى وَقَارَبَ الْخَطْوَ Ve
دَلِيفٌ [delîf] ʹAskerin harbde ileri varmasına dahi derler; yukâlu: دَلَفَتِ الْكَتِيبَةُ فِي الْحَرْبِ إِذَا تَقَدَّمَتْ وَيُقَالُ دَلَفْنَاهُمْ قَدَّمْنَاهُمْ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı