اَلْفَيِّلُ [el-feyyil] (كَيِّسٌ [keyyis] vezninde) ve
اَلْفَالُ [el-fâl] (حَالٌ [ḩâl] vezninde ki aslı فَيَلٌ idi yâhûd فَائِلٌ [fâ΄il]den maklûbdur) فِيلٌ [fîl]-i mezkûr gibi رَأْيٌ [re΄y] lafzına muzâf olarak re΄y ve endîşesi zaʹîf ve tedbîri saḣîf adama denir; yukâlu: رَجُلٌ فِيلُ الرَّأْيِ كَمَا ذُكِرَ وَفَيِّلُ الرَّأْيِ وَفَائِلُ الرَّأْيِ بِالْإِضَافَةِ وَفَالٌ مِنْ غَيْرِ إِضَافَةٍ وَفَائِلُ الرَّأْيِ أَيْ ضَعِيفُ الرَّأْيِ Ve
فَالٌ [fâl]فَائِلٌ[fâ΄il] dedikleri damara denir, ke-mâ se-yuzkeru. Ve Fâris ülkesinde bir kasaba adıdır, Pâl muarrebidir; Kitâb-ı Taḵrîb ve sâ΄ir baʹzı te΄lifât sâhibi Ḵuṯb-ı Fâlî oradandır ve kâdî-i Şîrâz İsmâʹîl b. İbrâhîm el-Fâlî oradandır. Ve Ḣûzistân kazâsında bir belde adıdır; Ebu’l-Ḩasen ʹAlî b. Aḩmed el-Edîb el-Fâlî oradandır yâhûd bunun ismi فَالَةُ [Fâlet]tir. Ve
فَيِّلٌ [feyyil] (كَيِّسٌ [keyyis] vezninde) Mülahham adama ıtlâk olunur; yukâlu: رَجُلٌ فَيِّلُ اللَّحْمِ أَيْ كَثِيرُهُ Ve
فَائِلٌ [fâ΄il] Omaca kemiğinin çukurunda olan ete denir, ʹalâ-kavlin onda olan damara denir.
اَلْفَالُ [el-fâl] (ʹalâ-vezni اَلْحَال [el-ḩâl]) Zaʹîfü’r-re΄y olan kimse; yukâlu: رَجُلٌ فَالُ الرَّأْيِ أَيْ ضَعِيفُ الرَّأْيِ مُخْطِئُ الْفِرَاسَةِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı