اَلْكَشْكَشَةُ [el-keşkeşet] (زَلْزَلَةٌ [zelzelet] vezninde) Korkup kaçmak maʹnâsınadır; yukâlu: كَشْكَشَ الرَّجُلُ إِذَا هَرَبَ Ve engerek yılanı yürürken derisi faşır faşır ötmek maʹnâsınadır; yukâlu: كَشْكَشَتِ الْأَفْعَى إِذَا صَاتَتْ مِنْ جِلْدِهَا Ve
كَشْكَشَةٌ [keşkeşet] Benû Esed yâhûd Rebîʹa kabîlesine mahsûs bir lügat-ı kabîhadır ki kâf-ı hitâb-ı mü΄ennesten şîn’i bedel edip meselâ عَلَيْكِ makâmında عَلَيْشِ derler. Ve baʹzılar ʹindinde kâf-ı mecrûreden sonra şîn ziyâde eylemekten ʹibârettir ki عَلَيْكِ yerinde عَلَيْكِشْ derler ve kâf’ın nasbıyla عَلَيْكَشْ demezler, zîrâ mü΄ennese mahsûstur. Lâkin baʹzılar kezâ كَشْ dediklerini hikâye eylediler. Ve bâdiyede bir zen-i aʹrâbiyye bir câriyeye hitâbla: ḣتَعَالَيْ إِلَى مَوْلاَشِ يُنَادِيشِḢ ʹibâretiyle nidâ eylediği mesmûʹ olmuş إِلَى مَوْلاَكِ يُنَادِيكِ makâmındadır. Şârih der ki mü΄ellif terdîd ile zikr eyledi. Lâkin kabîle-i mezkûrenin baʹzıları kavl-i evvel ve baʹzılar sânî üzere tekellüm ederler. Ve
كَشْكَشَةٌ [keşkeşet] Kuyu ve sâ΄ir göl makûlesinin suyunu çekip bitirmek maʹnâsınadır; yukâlu: بَحْرٌ لاَ يُكَشْكَشُ أَيْ لاَ يُنْزَحُ مَاؤُهُ بِالْإِسْتِقَاءِ
اَلْكَشْكَشَةُ [el-keşkeşet] (ʹalâ-vezni اَلزَّلْزَلَة [ez-zelzelet] Kezâlik efʹânın derisi âvâzıdır. Ve
كَشْكَشَةٌ [Keşkeşet] Benî Esed kabîlesinin mü΄ennes hitâbı için olan kâf’ı şîn’e tebdîl etmesine derler, ke-kavlihum: عَلَيْشِ وَبِشِ فِي عَلَيْكِ وَبِكِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı