اَللَّغْوُ [el-laġv] (lâm’ın fethi ve ġayn’ın sükûnuyla) Tekellüm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: لَغَا الرَّجُلُ يَلْغُو لَغْوًا إِذَا تَكَلَّمَ Ve nevmîd olmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَغَا الرَّجُلُ إِذَا خَابَ Ve tiridi yağa gereği gibi kandırıp doyurmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَغَا ثَرِيدَتَهُ إِذَا رَوَّاهَا بِالدَّسَمِ Ve
لَغْوٌ [laġv] Muʹteddün bih olmayan herze ve beyhûde nesneye denir; efʹâl ve akvâlden eʹammdır, لَغَى [leġâ] ve لَغْوَى [laġvâ] gibi, ke-mâ se-yuzkeru. Ve beyʹ ve şirâ makûlesi muʹâmelede muʹteddün bihâ olmamakla mühmel ve sâkıt olan koyuna denir. Ve kavluhu taʹâlâ: ﴿لَا يُؤَاخِذُكُمُ اللهُ بِاللَّغْوِ فِي أَيْمَانِكُمْ﴾ اَلْآيَة أَيْ لَا يُؤَاخِذُكُمْ بِالْإِثْمِ فِي الْحَلِفِ إِذَا كَفَّرْتُمْ Yaʹnî keffâreti verilen yemînin vebâli sâkıt olmakla defter-i hukûka kayd olunmayıp heder ve sâkıt olduğundan Hak celle ve ʹalâ o hâlifi mu΄âhaze ve ʹikâb eylemez.
اَللَّغْوُ [el-laġv] (lâm’ın fethi ve ġayn-ı muʹcemenin sükûnuyla) Bir bâtıl nesne sâdır olmak; yukâlu: لَغَوْتُ بِالْيَمِينِ Ve
لَغْوٌ [laġv] Kelb âvâzına dahi ıtlak olunur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı