el-laṯṯ ~ اَللَّطُّ

Kamus-ı Muhit - اللط maddesi

اَللَّطُّ [el-laṯṯ] (lâm’ın fethi ve ṯâ’nın şeddesiyle) Bir nesneden ayrılmayıp müdâvemet eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: لَطَّ بِالْأَمْرِ لَطًّا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا لَزِمَهُ Ve bir nesnenin üzerini örtmek maʹnâsınadır; yukâlu: لَطَّ عَلَيْهِ إِذَا سَتَرَهُ Ve bir haberi bir kimseden bir tarafa burup sapıtmakla ketm eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: لَطَّ عَنْهُ الْخَبَرَ إِذَا لَوَاهُ وَكَتَمَهُ Şârih طَوَاهُ nüshasını istihsân eylemeyip لَوَاهُ olmayı tasvîb eylemiştir. Ve kapıyı kapamak maʹnâsınadır; yukâlu: لَطَّ الْبَابَ إِذَا أَغْلَقَهُ Ve bir nesneyi bir şey΄e yapıştırmak maʹnâsınadır; tekûlu: لَطَطْتُ الشَّيْءَ بِهِ إِذَا أَلْصَقْتَهُ Ve inkâr eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: لَطَطْتُ حَقَّهُ وَعَنْ حَقِّهِ إِذَا جَحَدْتَهُ Ve nâka seğirtirken kuyruğunu paçası arasına kıstırmak maʹnâsınadır; yukâlu: لَطَّتِ النَّاقَةُ بِذَنَبِهَا إِذَا أَلْصَقَتْهُ بِحَيَائِهَا عِنْدَ الْعَدْوِ Ve

لَطٌّ [laṯṯ] Boyanmış hanzal çekirdeğinden nisvân-ı ʹArabın ittihâz eyledikleri kılâdeye denir; cemʹi لِطَاطٌ [liṯât] gelir lâm’ın kesriyle; tekûlu: رَأَيْتُ فِي عُنُقِهَا لَطًّا حَسَنًا وَهُوَ الْقِلاَدَةُ مِنْ حَبِّ الْحَنْظَلِ الْمُصَبَّغِ

Vankulu Lugatı - اللط maddesi

اَللَّطُّ [el-laṯṯ] (lâm’ın fethi ve ṯâ’nın teşdîdiyle) Lâzım olmak; yukâlu: لَطَّ بِالْأَمْرِ يَلُطُّ لَطَّا إِذَا لَزِمَهُ Ve

لَطٌّ [laṯṯ] Bir nesneyi bir nesneye ulaştırmağa dahi derler; tekûlu: لَطَطْتُ الشَّيْءَ إِذَا أَلْصَقْتَهُ Ve

لَطٌّ [laṯṯ] İnkâr etmeğe de derler; yukâlu: لَطَطْتُ حَقَّهُ إِذَا جَحَدْتَهُ Ve

لَطٌّ [laṯṯ] Bir nesnenin üzerin örtmeğe dahi derler; tekûlu: لَطَطْتُ الشَّيْءَ إِذَا سَتَرْتَهُ Ve

لَطٌّ [laṯṯ] Nâka kuyruğın butu arasına almağa dahi derler; yukâlu: لَطَّتِ النَّاقَةُ بِذَنَبِهَا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا جَعَلَتْهُ بَيْنَ فَخِذَيْهَا Ve

لَطٌّ [laṯṯ] Kılâdeye de derler; yukâlu: رَأَيْتُ فِي عُنُقِهَا لَطًّا حَسَنًا وَكَرْمًا حَسَنًا وَعِقْدًا حَسَنًا كُلُّهُ بِمَعْنًى

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı