اَلنَّسُّ [en-ness] (nûn’un fethi ve sîn’in teşdîdiyle) Davar sürmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَسَّ النَّاقَةَ نَسًّا مِنَ الْبَابِ اْلأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا سَاقَهَا Ve davarı âzârlamak maʹnâsınadır; yukâlu: نَسَّ الْبَعِيرَ إِذَا زَجَرَهَا Ve
نَسٌّ [ness] ve
نُسُوسٌ [nusûs] (جُلُوسٌ [ vezninde) Kurumak maʹnâsınadır; yukâlu: نَسَّ الْخُبْزُ نَسًّا وَنُسُوسًا إِذَا يَبِسَ Ve her husûsta dâ΄imâ üşenmeyip ve te΄hîr ve terâhî etmeyip işlek ve nâfiz olmak maʹnâsınadır, ʹalâ-kavlin sürʹatle gitmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَسَّ فُلاَنٌ إِذَا لَزِمَ الْمَضَاءَ فِي كُلِّ أَمْرٍ أَوْ ذَهَبَ سَرِيعًا Ve
تَنْسَاسٌ [tensâs] (ki تَذْكَارٌ [tezkâr] vezninde) Masdardır, hâssaten suya gelmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَسَّ الْقَوْمُ نَسًّا وَتَنْسَاسًا إِذَا وَرَدُوا الْمَاءَ خَاصَّةً Ve saç perîşân olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَسَّتِ الْجُمَّةُ إِذَا تَشَعَّثَتْ
اَلنَّسُّ [en-ness] (nûn’un fethi ve sîn’in teşdîdiyle) Deveyi sevk etmek; yukâlu: نَسَسْتُ النَّاقَةَ أَنُسُّهَا نَسًّا إِذَا زَجَرْتَهَا Ve
نَسٌّ [ness] Aṡmaʹî rivâyeti üzere kurumak maʹnâsına da gelir; yukâlu: نَسَّ يَنُسُّ وَيَنِسُّ نَسًّا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ وَالثَّانِي إِذَا يَبِسَ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı