اَلنَّزِيزُ [en-nezîz] (أَزِيزٌ [ezîz] vezninde) Seğirtmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَزَّ الظَّبْيُ نَزِيزًا مِنَ الْبَابِ الثَّانِي إِذَا عَدَا Ve seslenmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَزَّ إِذَا صَوَّتَ Şârih bu iki maʹnâyı âhûya tahsîs eylemiştir. Ve yerden su sızmak maʹnâsınadır, ʹalâ-kavlin yerde câ-be-câ su menbaʹları zâhir olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَزَّتِ الْأَرْضُ إِذَا تَحَلَّبَ مِنْهَا النَّزُّ أَوْ صَارَتْ ذَاتَ مَنَابِعَ Ve münferid olmak maʹnâsınadır; tekûlu: نَزَّ عَنِّي فُلاَنٌ إِذَا انْفَرَدَ Ve
نَزِيزٌ [nezîz] Kesîrü’ş-şehvet adama denir; yukâlu: رَجُلٌ نَزِيزٌ أَيْ شَهَوَانٌ Ve zarîf adama denir. Ve ok atarken kiriş oynamak maʹnâsınadır; yukâlu: نَزَّ الْوَتَرُ إِذَا اضْطَرَبَ عِنْدَ الرَّمْيِ Ve
نَزِيزٌ [nezîz] ve
نِزَازٌ [nizâz] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) لَزِيزٌ [lezîz] ve لِزَازٌ [lizâz] maʹnâsınadır ki zikr olundu; yukâlu: هُوَ نَزِيزُ شَرٍّ وَنَزَازُهُ أَيْ لَزِيزُهُ لِزَازُهُ
اَلنَّزِيزُ [en-nezîž] (nûn’un fethi ve zâ’nın kesri ve meddiyle) Âhû seğirtmek; yukâlu: نَزَّ الظَّبْيُ يَنِزُّ نَزِيزًا إِذَا عَدَا Ve kezâlik âhû çağırmağa dahi derler, Kisâ΄î hikâyeti üzere.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı