اَلْبُلَّةُ [el-bullet] (bâ’nın zammı ve lâm’ın teşdîdiyle) ve
اَلْبُلَالَةُ [el-bulâlet] (bâ’nın zammı ile) ve
اَلْبُلُولُ [el-bulûl] (zammeteynle ve meddiyle) ve
اَلْبُلُلَةُ [el-bululet] (zammeteynle bilâ-medd) ve
اَلْبُلَلَةُ [el-bulelet] (bâ’nın zammı ve lâm’ın fethiyle) Bunların cümlesi ʹayb ve isâ΄et maʹnâsına gelir; tekûlu: طَوَيْتُ فُلَانًا عَلَى بُلَّتِهِ وَبُلَالَتِهِ وَبُلُولِهِ وَبُلُلَتِهِ وَبُلَلَتِهِ إِذَا احْتَمَلْتَهُ عَلَى مَا فِيهِ مِنَ الْإِسَاءَةِ وَالْعَيْبِ وَدَارَيْتَهُ وَفِيهِ بَقِيَّةٌ مِنَ الْوُدِّ Ve
بُلُلَةٌ [bululet] (zammeteynle) Kırbanın nem-nâklığına dahi derler; tekûlu: طَوَيْتُ السِّقَاءَ عَلَى بُلُلَتِهِ إِذَا طَوَيْتَهُ وَهُوَ نَدٍ Yaʹnî “Kırbayı kucakladım hâlâ ki nem-nâk idi.”
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı