cebhet ~ جَبْهَةٌ

Kamus-ı Muhit - جبهة maddesi

اَلْجَبْهَةُ [el-cebhet] (cîm’in fethi ve bâ’nın sükûnuyla) İnsânın yüzünden secde hâlinde yere gelen mevziʹe ʹalâ-kavlin iki kaşın aralığı berâberinden yukarı nâsıyeye kadar olan yere denir ki Türkîde alın ve Fârisîde pîşân denir; yukâlu: جَبْهَةٌ ذَاتُ بَهْجَةٍ وَهُوَ مَوْضِعُ السُّجُودِ مِنَ الْوَجْهِ أَوْ مُسْتَوَى مَا بَيْنَ الْحَاجِبَيْنِ إِلَى النَّاصِيَةِ Ve

جَبْهَةٌ [cebhet] Bir kavm ve cemâʹatin seyyid ve zî-şânına ıtlâk olunur, وَجْهٌ [vech] gibi; yukâlu: هَوُ جَبْهَةُ قَوْمِهِ أَيْ سَيِّدُهُمْ Ve menâzil-i kamerden bir menzil ismidir. Bu esed sûretinin cebhesidir ki dört kevkebden ʹibârettir. Ve

جَبْهَةٌ [cebhet] At nevʹine denir. Kâle’ş-şârih ve minhu’l-hadîsu: “لَيْسَ فِي الْجَبْهَةِ صَدَقَةٌ” أَيِ الْخَيْلِ Ve bunun müfredi yoktur. Ve şol adamlara ıtlâk olunur ki hasbî halkın diyet ve deyn gibi dâ΄imâ tekâlîf ve me΄ûnetlerini idâre ve temşîte mecbûl olmalarıyla onlardan biri her kime teveccüh eylese hâ΄ib ve sıfru’l-yed iʹâde ve irsâllerinden istihyâ oluna; yukâlu: هُمْ جَبْهَةٌ أَيْ سَاعُونَ فِي حَمَالٍ وَمَغْرَمٍ فَلَا يَأْتُونَ أَحَدًا إِلَّا اسْتَحْيَا مِنْ رَدِّهِمْ Ve mezellet ve hâksârî maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: لَقِيَ مِنْهُ جَبْهَةً أَيْ مَذَلَّةً Ve bir sanem ismidir. Ve aya ıtlâk olunur, kamer maʹnâsına.

Vankulu Lugatı - جبهة maddesi

جُبَيْهَاءُ اَلْأَشْجَعِيُّ [Cubeyhâ΄ el-Eşcaʹiyy] (cîm’in zammı ve bâ’nın fethi ve yâ’nın sükûnuyla) Bir kimsenin ismidir ve aslında zikr olunan ism-i mü΄ennesin tasgîridir. Ve

جَبْهَةٌ [Cebhet] Esed burcunda dört yıldıza dahi derler ki kamer ona nüzûl eder ki ona جَبْهَةُ الْأَسَدِ derler. Ve

جَبْهَةٌ [cebhet] At sürüsüne dahi derler. Ve fi’l-hadîsi: “لَيْسَ فِي الْجَبْهَةِ صَدَقَةٌ” Ve

جَبْهَةٌ [cebhet] Halâyıktan bir cemâʹate dahi derler.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı