sebelet ~ سَبَلَةٌ

Kamus-ı Muhit - سبلة maddesi

اَلسَّبَلَةُ [es-sebelet] (fetehâtla) Üst dudağın vasatında olan dâ΄ireye denir, ʹalâ-kavlin bıyığa yâhûd bıyığın uçlarına yâhûd iki taraflı bıyıkların kavuştuğu yere yâhûd hâssatan sakalın ucuna doğru zekan üzere nâbit kılların mecmûʹuna yâhûd sakalın önüne denir ki sîneye doğru inip sarkar; cemʹi سِبَالٌ [sibâl] gelir sîn’in kesriyle. Şârih der ki nüshalarda sakt vâkiʹdir, zîrâ أَوْ هِيَ اللِّحْيَةُ كُلُّهَا ʹibâretiyle olmakla أَوْ هِيَ اللِّحْيَةُ kavli sâkıt olmuştur ki yâhûd sakalın mecmûʹuna da ıtlâk olunur demektir. Ve

سَبَلَةٌ [sebelet] Devenin alt çenesinden boğazına doğru sarkan tüylere denir. Ve siyâb ve libâsa ıtlâk olunur, yere doğru sarktığı için; yukâlu: جَرَّ سَبَلَتَهُ أَيْ ثِيَابَهُ Ve ʹArablar سَبَلَةٌ [sebelet] ile devenin derisinin rikkat ve nezâketinden kinâye ederler; yukâlu: بَعِيرٌ حَسَنُ السَّبَلَةِ أَيْ رِقَّةِ جِلْدِهِ Ve bi’l-mücâvere devenin boğazı çukuruna ıtlâk olunur; ve minhu yukâlu: كَتَبَ فِي سَبَلَةِ النَّاقَةِ أَيْ طَعَنَ فِي ثُغْرَةِ نَحْرِهَا Ve tekûlu’l-ʹArab: جَاءَ وَقَدْ نَشَرَ سَبَلَتَهُ أَيْ جَاءَ مُتَوَعِّدًا Yaʹnî “Bıyığını horoz gibi kabartıp serperek geldi” ki murâd îʹâd ve tehdîd ederek geldi demektir, zîrâ o hengâmda bıyıklar horoz tüyü gibi kabarıp serpilir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı