sebuʹat ~ سَبُعَةٌ

Kamus-ı Muhit - سبعة maddesi

اَلسَّبْعَةُ [es-sebʹat] (sîn’in fethi ve bâ’nın sükûnuyla ve kalîlen fethiyle) Yedi ʹadedin ismidir. Müzekkere mahsûstur; mü΄ennesi hâ’sızdır; yukâlu: سَبْعَةُ رِجَالٍ ve سَبْعُ نِسْوَةٍ Baʹzılar bâ’nın fethasıyla olmağı inkâr eylediler, zîrâ fetha ile سَبَعَةٌ [sebeʹat] سَابِعٌ [sâbiʹ]in cemʹidir dediler, كَتَبَةٌ [ketebet] ve كَاتِبٌ [kâtib] gibi; ve mine’l-emsâli: “أَخَذَهُ أَخْذَ سَبْعَةٍ” Yaʹnî “Filânı سَبْعَةٌ [sebʹat] ahz eder gibi ahz etti.” Burada سَبْعَةٌ [sebʹat] lafzının insirâfı ve ʹadem-i insirâfıyla müstaʹmeldir. Bunun aslında ihtilâf eylediler. Baʹzılar aslı سَبُعَةٌ [sebuʹat]tır bâ’nın zammıyla, baʹdehu tahfîfen iskân olundu dediler. Ve

سَبُعَةٌ [sebuʹat] لَبُؤَةٌ [lebuʹet]tir ki dişi arslana denir, zîrâ dişi arslan erkeğinden çabuk olur. Ve baʹzılar dediler ki bir mârid ve siyeh-kâr kimse idi, halkı be-gâyet dil-gîr etmekle bir takrîb pâdişâh-ı ʹasrın pençesine giriftâr olup ellerini ve ayaklarını katʹ eyledikten sonra salb eylemişti. Min-baʹd onun ahz ve taʹzîb olunmasına temsîl ile “أَخَذَهُ أَخْذَ سَبْعَةَ وَلَأُ عَذِّبَنَّهُ عَذَابَ سَبْعَةَ” dediler. Pes bunda أَخَذَ mefʹûlüne muzâftır. ʹAlâ-kavlin mezbûrun ismi سَبْعٌ [Sebʹ] idi tahkîr ve tezlîl irâdesiyle hâ-i te΄nîs ilhâk eylediler. Yâhûd buradan سَبْعَةُ [sebʹ]den murâd ʹaded-i maʹhûd olmakla “Yedi adamın ahzı gibi ahz eyledi” demektir. Ve gayr-i munsarıf olması ʹalemiyyet ve te΄nîs ʹilletlerine mebnîdir.

Vankulu Lugatı - سبعة maddesi

اَلسَّبْعُ [es-sebʹ] (kezâlik sîn’in fethi ve bâ’nın sükûnuyla) Mü΄ennesi; yukâlu: سَبْعَةُ رِجَالٍ وَسَبْعُ نِسْوَةٍ Ve

سَبْعٌ [sebʹ] Yedinci olmağa da derler; tekûlu: سَبَعْتُهُمْ أَسْبَعُهُمْ مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا كُنْتَ سَابِعَهُمْ Ve mallarının سُبُعٌ [subuʹ]un almağa dahi derler. Ve şetm edip ʹırza değmeğe dahi derler; tekûlu: سَبَعْتُهُ إِذَا شَتَمْتَهُ وَوَقَعْتَ فِيهِ Ve

سَبْعٌ [sebʹ] Kurt koyunu yırtmağa dahi derler; yukâlu: سَبَعَ الذِّئْبُ الْغَنَمَ إِذَا فَرَسَهَا Ve

سَبْعٌ [sebʹ] Yırtıcı cânvere dahi derler. Ve

سَبْعَةُ [sebʹat] Yeleli kurda derler; ve minhu kavluhum: أَخَذْتُهُ أَخْذَ سَبْعَةَ İbnu’s-Sikkît eyitti: Aslında bunun bâ’sı mazmûmdur, tahfîf olunmuştur. Ve yeleli kurt arslandan çâbük olmağın أَخَذْتُهُ أَخْذَ سَبْعَةَ denmiştir. Ve Kelbî eyitti: سَبْعَةُ [Sebʹat]ten murâd Sebʹa b. ʹAvf b. Šaʹlebe’dir ki ziyâde şedîd kimse idi. Bu takdîrce سَبْعَةُ [Sebʹat] lâ-yansarıf olur, ʹalem ve te΄nîs sebebiyle.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı