سُوَاعٌ [suvâʹ] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde ve سَحَابٌ [seḩâb] vezninde lügattır) Niteki İmâm Ḣalîl ﴿وَلاَ تَذَرُنَّ وَدًّا وَلاَ سُوَاعًا﴾ kerîmesinde fethle kırâ΄at eylemiştir. Ve o bir sanemin ismidir ki Nûḩ ʹalâ-nebiyyinâ ve ʹaleyhi’s-selâm zamânında putperestler ona perestiş edip baʹdehu tûfân sebebiyle tahte’t-türâb mestûr olmuştu. Baʹde-zamân iblîs ʹaleyhi’l-laʹne hârice ihrâc ve Hužeyl kabîlesine tesvîl eylemekle müceddeden ona perestiş ettirmiştir. Ve beher sene mevsim tertîb edip onu hacc ve ziyâret ederler idi. Ve
سُوَاعٌ [suvâʹ] Geceden bir mikdâra denir, سَوْعٌ [sevʹ] gibi; ke-mâ se-yuzkeru. Ve
سُوَاعٌ [suvâʹ] ve
سُوَعَاءُ [suveʹâ΄] (بُرَحَاءُ [bureḩâ΄] vezninde) Mezî maʹnâsınadır ki mülâʹabe ve takbîl hılâlinde ricâlden gelen sudur, hemân vudû΄u mûcibdir, ʹalâ-kavlin وَدْيٌ [vedy] maʹnâsınadır ki baʹde’l-bevl gelen sudur; ve fi’l-hadîs: “فِي السُّوَعَاءِ الْوَضُوءُ” أَيِ الْمَذْيِ أَوِ الْوَدْيِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı