sevm ~ سَوْمٌ

Kamus-ı Muhit - سوم maddesi

اَلسَّوْمُ [es-sevm] (نَوْمٌ [nevm] vezninde) ve

اَلسُّوَامُ [es-suvâm] (غُرَابٌ [ġurâb] vezninde) Bir metâʹı satılık eylemek maʹnâsınadır; tekûlu: سُمْتُ بِالسِّلْعَةِ أَسُومُ بِهَا سَوْمًا وَسُوَامًا إِذَا عَرَضْتَهَا لِلْبَيْعِ Ve satılık metâʹa kıymet artırmakla pahaya çıkarmak maʹnâsınadır; tekûlu: سُمْتُ بِالسِّلْعَةِ إِذَا غَالَيْتَهَا Mü΄ellif burada iktisâr eylemiştir, zîrâ sâ΄ir usûlde mersûm olduğu üzere سَوْمٌ [sevm] tarafeynden tahakkuk eder, ibtidâ سَوْمُ الْبَائِعِ [sevmu’l-bâ΄iʹ]dir ki metâʹını satılık eylemekle paha taʹyîn eylemektir, sâniyâ سَوْمُ الْمُشْتَرِي [sevmu’l-muşterî]dir ki almağa tâlib olup başka paha ʹarz eylemektir; yukâlu: سَامَ الْبَائِعُ سِلْعَتَهُ وَسَامَهَا الْمُشْتَرِي Mü΄ellifin serd eylediği ikinci maʹnâ: “لَا يَسُومُ الرَّجُلُ عَلَى سَوْمِ أَخِيهِ” hadîsinden me΄hûzdur ki bâyiʹ ile müşterî beyninde karâr vâkiʹ olmuş iken hâricden bir kimse kendi almak için karâr-kerdeden zâ΄id kıymet ʹarz eylemekten ʹibârettir. Ve

سَوْمٌ [sevm] Bir düzeye âb-ı revân gibi mürûr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَامَتِ الْإِبِلُ أَوِ الرِّيحُ إِذَا مَرَّتْ وَاسْتَمَرَّتْ Ve davar otlamak maʹnâsınadır; yukâlu: سَامَتِ الْمَالُ إِذَا رَعَتْ Ve bir adama renc ve mihnetli bir iş teklîf eylemek, ʹalâ-kavlin renc ve mihnete giriftâr eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: سَامَهُ الْأَمْرُ إِذَا كَلَّفَهُ إِيَّاهُ Ve bu ekserî ʹazâb ve şerr ve zulm makûlesi hâlâtta istiʹmâl olunur. Ve

سَوْمٌ [sevm] Kuş bir nesne üzerine dönüp dolaşmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَامَتِ الطَّيْرُ عَلَى الشَّيْءِ إِذَا حَامَتْ

Vankulu Lugatı - سوم maddesi

اَلسَّوْمُ [es-sevm] (sîn’in fethi ve vâv’ın sükûnuyla) Davar otlakta yürümek; yukâlu: سَامَتِ الْمَاشِيَةُ تَسُومُ سَوْمًا إِذَا رَعَتْ فَهِيَ سَائِمَةٌ Ve

سَوْمٌ [sevm] Bir metâʹa bahâ taʹyîn etmek. Ve

سَوْمٌ [sevm] Bir kimseye mezellet eriştirip hor kılmağa derler; tekûlu: سُمْتُهُ خَسْفًا أَيْ أَوْلَيْتُهُ إِيَّاهُ وَأَرَدْتُهُ عَلَيْهِ Ve خَسْفٌ [ḣasf] ḣâ΄-i muʹcemenin fethi ve sîn-i mühmelenin sükûnuyla) Mezellete derler. Ve

سَوْمٌ [sevm] Mürûr maʹnâsına da gelir; yukâlu: سَامَ فُلَانٌ إِذَا مَرَّ Ve سَوْمُ الرِّيَاحِ مَرَّهَا Yaʹnî yeller esip mürûr etmek.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı