اَلسَّوْغُ [es-sevġ] (sîn’in fethi ve vâv’ın sükûnuyla) ve
اَلسَّوَاغُ [es-sevâġ] (sîn’in fethiyle) Taʹâm ve şarâb boğazdan elmâsiyye gibi sühûletle geçmek maʹnâsınadır; yukâlu: ساَغَ الشَّرَابُ يَسُوغُ سَوْغًا وَسَوَاغًا إِذَا سَهُلَ مَدْخَلُهُ Ve bu maʹnâda müteʹaddî olur; tekûlu: سُغْتُهُ أَسُوغُ بِضَمِّ السِّينِ سَوْغًا وَسِغْتُهُ أَسِيغُ بِكَسْرِ السِّينِ سَيْغًا Ke-mâ se-yuzkeru. Ve bir nesne yere gömülmek maʹnâsına istiʹmâl olunur; yukâlu: سَاغَتْ بِهِ الْأَرْضُ أَيْ سَاخَتْ Burada bâ΄ ile taʹdiye eyledi. Ve hayvân eşlerinden ayrılıp bir tarafa başkaca olmak maʹnâsınadır; yukâlu: سَاغَتِ النَّاقَةُ إِذَا شَذَّتْ Ve câ΄iz ve revâ olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: سَاغَ لَهُ مَا فَعَلَ أَيْ جَازَ Ve
سَوْغٌ [sevġ] Bir veledin bî-tahallül ardınca doğmuş velede ıtlâk olunur; dişisine سَوْغَةٌ [sevġat] denir; yukâlu: هَذَا سَوْغُ هَذَا وَهَذِهِ سَوْغَتُهُ أَيْ وُلِدَ بَعْدَهُ وَلَمْ يُولَدْ بَيْنَهُمَا Ve bu fi’l-asl masdardır.
اَلسَّوْغُ [es-sevġ] (sîn’in fethi ve vâv’ın sükûnuyla) İçilen nesne boğaza sühûlet ile dâhil olmak; yukâlu: سَاغَ الشَّرَابُ يَسُوغُ سَوْغًا مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ إِذَا سَهُلَ مَدْخَلُهُ فِي الْحَلْقِ Ve boğaza sühûletle idhâl etmek maʹnâsına da gelir; yukâlu: سُغْتُهُ أَنَا أَسُوغُهُ مِنَ الْبَابِ الْأَوَّلِ كَذَلِكَ وَأَسِيغُهُ مِنَ الْبَابِ الثَّانِي Lâkin ecved bâb-ı ifʹâlden gelmektir. Ve
سَوْغٌ [sevġ] Bir nesne câ΄iz olmak; yukâlu: سَاغَ لَهُ مَا فَعَلَ أَيْ جَازَ لَهُ ذَلِكَ Ve
سَوْغٌ [sevġ] Bir veleddir ki bir veledin ardınca doğup ara yerde âhar veled olmaya. Ve velede dahi ıtlâk olunur; yukâlu: هِيَ أُخْتُهُ سَوْغُهُ وَسَوْغَتُهُ أَيْضًا
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı