niḵâb ~ نِقَابٌ

Kamus-ı Muhit - نقاب maddesi

اَلنِّقَابُ [en-niḵâb] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Ziyâdesiyle ʹâlim ve dânâ ve her fünûn ve eşyâya âşinâ olan kişiye ıtlâk olunur, cemîʹ-i eşyâyı nakb ve bahsle idrâk eylediği için; yukâlu: رَجُلٌ نِقَابٌ أَيْ عَلاَّمَةٌ Ve hatunların yüz örtülerine denir. Sâhib-i Nihâye beyânına göre onda iki göz yeri olmakla yüzünün mecmûʹunu ihâta edip o iki delikten gözleri açık kalıp hârice nazar ederler. Vâkıʹâ bilâd-ı ʹArabda meşhûdumuz olmuştur. Onunla yüzleri ve çeneleri mestûr olup fakat o iki delikten gözlük gibi gözleri lemeʹân eder. Ve

نِقَابٌ [niḵâb] Dürüşt ve galîz olan sert yola denir. Ve Medîne kurbünde bir mevziʹ adıdır. Ve

نِقَابٌ [niḵâb] Karına denir, بَطْنٌ [baṯn] maʹnâsına ve minhu’l-meselu: “هُمَا فَرْخَانِ فِي نِقَابٍ” Yaʹnî “Bir karnda neş΄et etmiş iki yavrulardır.” İki adam birbirine pek şebîh ve mânend oldukta darb olunur. Ve

نِقَابٌ [niḵâb] İki kimse rû-be-rû buluşmak, ʹalâ-kavlin min-gayri mîʹâdin yaʹnî habersiz nâgehânî buluşmak maʹnâsınadır ki ismdir; tekûlu: لَقِيتُهُ نِقَابًا أَيْ مُوَاجَهَةً أَوْ مِنْ غَيْرِ مِيعَادٍ Ve tekûlu: وَرَدْتُ الْمَاءَ نِقَابًا أَيْ هَجَمْتُ عَلَيْهِ بِلاَ طَلَبٍ Yaʹnî “Cüst ü cû etmeksizin hemân bagteten suyun üzerine çıkageldim.” Ve maʹnâ-yı evvelde نِقَابٌ [niḵâb] mufâʹaletten masdar olur; tekûlu: نَاقَبْتُهُ نِقَابًا أَيْ لَقِيتُهُ مُوَاجَهَةً أَوْ مِنْ غَيْرِ مِيعَادٍ

Vankulu Lugatı - نقاب maddesi

اَلنِّقَابُ [en-niḵâb] (nûn’un kesriyle) ʹAvretler yüze tuttuğu peçe ve nikâb fec΄eten râst gelmeğe dahi derler; yukâlu: لَقِيتُهُ نِقَابًا، وَوَرَدْتُ الْمَاءَ نِقَابًا، مِثْلُ الْتِقَاطًا يَعْنِي وَرَدْتُ الْمَاءَ الْتِقَاطًا dahi derler. Ve

نِقَابٌ [niḵâb] Ziyâde ʹâlim olan kimseye dahi derler, ʹallâme maʹnâsına.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı