اَلنُّقْرَةُ [en-nuḵret] (غُرْفَةٌ [ġurfet] vezninde) ve
اَلنِّقْرُ [en-niḵr] (nûn’un kesriyle) ve
اَلْأُنْقُورُ [el-unḵûr] (أُسْلُوبٌ [uslûb] vezninde) Bunlar da hurmâ çekirdeğinin zahrında olan yive denir ki fidan ondan nâbit olur. Ve
نُقْرَةٌ [nuḵret] Yerde olur değirmi halkî oyma çukura denir ki onda su irkilir ve baʹzı kayalarda dahi olur. Cemʹi نُقَرٌ [nuḵar] gelir, صُرَدٌ [ṡurad] vezninde ve نِقَارٌ [niḵâr] gelir, nûn’un kesriyle. Ve
نُقْرَةٌ [nuḵret] Kafâ çukuruna denir. Ve eritilmiş altın ve gümüş pâresine denir; cemʹi نِقَارٌ [niḵâr]dır nûn’un kesriyle. Ve hâne-i çeşme denir, وَقْبُ الْعَيْنِ [vaḵbu’l-ʹayn] maʹnâsına. Ve göt deliğine denir, ثَقْبُ الْإِسْتِ [šamp;aḵbu’l-ist] maʹnâsına. Ve kuş yumurtlayacak çukura denir.
اَلنُّقْرَةُ [en-nuḵret] (nûn’un zammı ve ḵâf’ın sükûnuyla) Sebîke olan gümüş. Ve
نُقْرَةٌ [nuḵret] Yerde olan küçük çukura dahi derler. Ve
نُقْرَةُ الْقَفَا [nuḵretu’l-ḵafâ] dahi bundan me΄hûzdur ki ensede olan çukurdur.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı