naḵʹ ~ نَقْعٌ

Kamus-ı Muhit - نقع maddesi

اَلنَّقْعُ [en-naḵʹ] (nûn’un fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Feryâd eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَعَ الرَّجُلُ نَقْعًا مِنَ الْبَابِ الثَّالِثِ إِذَا رَفَعَ صَوْتَهُ Ve musîbet deminde yaka yırtmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَعَ الْجَيْبَ إِذَا شَقَّهُ Ve katl eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَعَ فُلاَنًا إِذَا قَتَلَهُ Ve نَقِيعَةٌ [neḵîʹat] boğazlamak maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَعَ الرَّجُلُ إِذَا نَحَرَ النَّقِيعَةَ Ve devekuşu ötmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَعَتِ النَّعَامَةُ إِذَا صَاتَتْ Ve ağız içre tükürük yığmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَعَ رِيقَهُ إِذَا جَمَعَهُ فِي فِيهِ Ve

نَقْعٌ [naḵʹ] Bir yerde irkilmiş suya denir, maʹnâ-yı ahîrden me΄hûz bi-maʹnâ mefʹûldur, cemʹi أَنْقُعٌ [enḵuʹ] gelir, أَفْلُسٌ [eflus] vezninde. Ve minhu’l-meselu: “إِنَّهُ لَشَرَّابٌ بِأَنْقُعٍ” Yaʹnî “Çok yerin suyunu içmiştir” ki bi’d-defeʹât umûr ve ahvâl tecribe etmiştir diyecek yerde îrâd olunur yâhûd be-gâyet zîrek ve fatin ve dâhî kimse hakkında darb olunur, zîrâ etrâfıyla beyâbânı bilen delîl ne semtte öylece su irkilmiş var ise tarîkinde sühûlet ve hazâkatle sülûk edip vâsıl olur. Ve

نَقْعٌ [naḵʹ] Toza denir, غُبَارٌ [ġubâr] maʹnâsına; cemʹi نِقَاعٌ [niḵâʹ] gelir, جِبَالٌ [cibâl] vezninde. Ve

نَقْعٌ [Naḵʹ] Mekke’ye karîb bir mevziʹ adıdır. Ve su irkilir olan toprağı hâlis ve sağ arza denir; cemʹi نِقَاعٌ [niḵâʹ] ve أَنْقُعٌ [enḵuʹ] gelir, جِبَالٌ [cibâl] ve أَجْبُلٌ [ecbul] vezninde. Ve basîta gibi düz ovaya denir. Ve

نَقْعٌ [naḵʹ] Suya kandırmak maʹnâsınadır. Ve minhu’l-meselu: “اَلرَّشْفُ أَنْقَعُ” Yaʹnî “Suyu azca azca içmek susuzluğu defʹ eylemekte pek mü΄essirdir.” Terk-i ʹacele ile tedrîc ve te΄ennî eylemek maʹrizinde darb olunur. Ve

نَقْعٌ [naḵʹ] Mevt-i kesîr vâkiʹ olmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَعَ الْمَوْتُ نَقْعًا إِذَا كَثُرَ Ve bir adama şetm-i kabîh eylemek maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَقَعَ فُلاَنًا بِالشَّتْمِ إِذَا شَتَمَهُ شَتْمًا قَبِيحًا Ve suya kanmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَعَ بِالشَّرَابِ إِذَا اشْتَفَى مِنهُ Ve bir haberi gereği gibi her tarafıyla duyup âgâh olmak maʹnâsına müstaʹmeldir; yukâlu: نَقَعَ بِالْخَبَرِ إِذَا اشْتَفَى مِنْهُ Ve bir nesneyi suya ıslatmak maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَعَ الدَّوَاءَ فِي الْمَاءِ إِذَا أَقَرَّهُ فِيهِ Ve peyderpey feryâd ve figân eylemek maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَعَ الصَّارِخُ بِصَوْتِهِ إِذَا تَابَعَهُ Ve savt ve âvâze yükselmek maʹnâsınadır; yukâlu: نَقَعَ الصَّوْتُ إِذَا ارْتَفَعَ

Vankulu Lugatı - نقع maddesi

اَلنَّقْعُ [en-naḵʹ] (nûn’un fethi ve ḵâf’ın sükûnuyla) Toz, gubâr maʹnâsına. Ve

نَقْعٌ [naḵʹ] نَقِيعَةٌ [neḵîʹat] davarın zebh etmeğe dahi derler. Ve

نَقِيعَةٌ [neḵîʹat] Seferden gelen kimse için ziyâfettir; yukâlu: نَقَعَتِ النَّقِيعَةُ فِي كَلَامِ الْعَرَبِ إِذَا لَقِيَ الرَّجُلُ مِنْهُمْ قَوْمًا يَقُولُ مِيلُوا يُنْقَعْ لَكُمْ أَيْ يُجْزَرْ لَكُمْ كَأَنَّهُ يَدْعُوهُ إِلَى دَعْوَتِهِ Ve جَزْرٌ [cezr] deve boğazlamağa derler cîm ve zâ-i muʹceme ile. Ve

نَقْعٌ [naḵʹ] Feryâd edip âvâzı kaldırmağa dahi derler; yukâlu: نَقَعَ الصَّارِخُ بِصَوْتِهِ

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı