اَلنَّقِيعُ [en-neḵîʹ] (أَمِيرٌ [emîr] vezninde) Bu dahi kandırıcı nesneye denir; yukâlu: مَاءٌ نَقِيعٌ أَيْ نَاجِعٌ Ve suyu çok kuyuya denir; cemʹi أَنْقِعَةٌ [enḵiʹat] gelir, أَشْرِبَةٌ [eşribet] vezninde; yukâlu: بِئْرٌ نَقِيعٌ أَيِ الْكَثِيرَةُ الْمَاءِ Ve kuru üzümü suya ıslatmakla müretteb olan şarâba denir, ʹalâ-kavlin mutlakan şırası alınmak için suya ıslatılmış hurmâ ve üzüm ve ʹunnâb makûlesine denir. Ve hoş-âb taʹbîr olunan meşrûba denir. Ve tebrîd olunmuş hâlis süte denir. Ve hurmâ ıslattıkları havuza denir. Ve feryâd ve figân maʹnâsınadır; yukâlu: مَا هَذَا النَّقِيعُ أَيِ الصُّرَاخُ Ve Ṯa΄if yanlarında bir mevziʹ adıdır. Ve Medîne’de iki konak mesâfede Bilâd-ı Muzeyne’de bir mevziʹ adıdır ki Neḵîʹu’l-Ḣaḋimât dahi derler, Hazret-i ʹÖmer radıyallâhu ʹanhu orayı ihmâ ile koruluk eylemişler idi. ʹAlâ-kavlin herbiri başkaca birer mevziʹdir. Ve
نَقِيعٌ [neḵîʹ] Şol kimseye denir ki vâlidesi kendi kavm ve ʹaşîretinden olmaya; yukâlu: رَجُلٌ نَقِيعٌ إِذَا كَانَتْ أُمُّهُ مِنْ غَيْرِ قَوْمِهِ Ve bârid ve leziz, ʹalâ-kavlin ne tatlı ve ne şûr olan suya denir.
اَلْأَنْقِعَةُ [el-enḵiʹat] (hemzenin fethi ve ḵâf’ın kesriyle) Cemʹi, suyu çok kuyular maʹnâsına. Ve
نَقِيعٌ [neḵîʹ] Bir yerde habs olunan su. Ve
نَقِيعٌ [neḵîʹ] Şol şarâba derler ki kar ve üzümü suya bırakmakla olur, pişirmedin. Ve
نَقِيعٌ [neḵîʹ] Feryâd âvâzına dahi derler, ṡurâḣ maʹnâsına. Ve Ebû Yûsuf eyitti: نَقِيعٌ [neḵîʹ] sâfî süte dahi derler ki tebrîd olunmuş ola.
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı