اَلْوَبَدُ [el-vebed] (fethateynle) Bir adamın dirliği zîk ve şiddet üzere olmakla bed-hâl olmak maʹnâsınadır. Ve bu vech-i mezkûr üzere bâb-ı râbiʹden masdardır, onunla teng-ʹayş ve bed-hâl olan kimse sıfatlanır, yaʹnî fi’l-asl masdar olup mübâlagaten vasf bi’l-masdar olmuştur; bu cihetle müfred ve cemʹi müsâvîdir; yukâlu: رَجُلٌ وَبَدٌ أَيْ سَيِّءُ الْحَالِ وَيُقَالُ رِجَالٌ وَبَدٌ Ve gâh olur ki أَوْبَادٌ [evbâd] üzere cemʹlenir, naʹt-ı sahîh tevehhümüne mebnî; kâle fi’l-Esâs: فُلاَنٌ فِي وَبَدٍ وَهُوَ سُوءُ الْحَالِ وَهُوَ وَبَدٌ وَقَوْمٌ أَوْبَادٌ أَيْ مَحَاوِيجُ Ve
وَبَدٌ [vebed] Bir adamın ʹayâli kesîr ve mâlı kalîl olmak maʹnâsınadır ki maʹnâ-yı evvel ile mütekâribdir; yukâlu: وَبِدَ الرَّجُلُ وَبَدًا مِنَ الْبَابِ الرَّابِعِ إِذَا كَثُرَ عِيَالُهُ وَقَلَّ مَالُهُ Ve daralmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَبِدَ عَلَيْهِ إِذَا غَضِبَ Ve ıssı olmak maʹnâsınadır; yukâlu: وَبِدَ الْيَوْمُ إِذَا حَرَّ Ve ʹayb ve nakîsa maʹnâsınadır; yukâlu: مَا فِيهِ وَبَدٌ أَيْ عَيْبٌ Ve esvâb eskiyip yeprimek maʹnâsınadır; yukâlu: وَبِدَ الثَّوْبُ إِذَا بَلِيَ Ve
وَبَدٌ [vebed] Dağlarda olan hılkî oyma çukura denir ki onda yağmur suyu irkilir.
اَلْوَبَدُ [el-vebed] (fethateynle) Hışım etmek; yukâlu: وَبِدَ عَلَيْهِ أَيْ غَضِبَ مِثْلُ وَمِدَ Ve
وَبَدٌ [vebed] (fethateynle) Dirlik katı olup zahmetli olmağa dahi derler. Ve bu şol masdardır ki bununla sıfatlanır; yukâlu: رَجُلٌ وَبَدٌ أَيْ سَيِّءُ الْحَالِ يَسْتَوِي فِيهِ الْوَاحِدُ وَالْجَمْعُ كَقَوْلِكَ رَجُلٌ عَدْلٌ ثُمَّ يُجْمَعُ فَيُقَالُ اَلْأَوْبَادُ كَمَا يُقَالُ اَلْعُدُولُ عَلَى تَوَهُّمِ النَّعْتِ الصَّحِيحِ
Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı