vâḩid ~ وَاحِدٌ

Kamus-ı Muhit - واحد maddesi

Ve kaldı ki تَوْحِيدٌ [tevḩîd] için üç mertebe vardır: Ednâsı tevhîdü’l-efʹâldir ki ʹilm-i yakîn yâhûd ʹayn-ı yakîn yâhûd hakk-ı yakîn ile لاَ مُؤَثِّرَ فِي الْوُجُودِ إِلاَّ اللهُ hükmünü tahkîk eylemekten ʹibârettir. Bu dahi yâ verâ-i hicâb kuvvet-i fikriyyeden yâhûd mişkât-ı nübüvvetten iktibâsla sûret-pezîr olur. İşbu mertebe-i tevhîd evvel-i fütûhat-ı süllâk-ı râh-ı Hudâ’dır. Ve bunun ʹalâmeti tevekkül-i mahzdır. Mertebe-i sâniye, mertebe-i tevhîd-i sıfâttır ki cemîʹ-i kudreti kudret-i şâmile-i ilâhiyyede müstagrak ve cümle-i ʹilmi ʹilm-i kâmil-i rabbânîde muzmahil bilmekten ʹibârettir, belki her bir kemâl ʹukûs-ı envâr-ı kemâl-i hüviyyetten bir lemʹa olduğunu tahkîkten ʹibârettir. Niteki şems-i tecellî cemîʹ-i aʹyân üzere neşr-i pertev eyledikte mütebassır olan kimse o pertev-i eser-i şems olup aʹyânın kâbiliyyeti ve şemsin pertevine münâsebeti hasebiyle şaʹşaʹa-rîz olduğunu tahkîk eder. Bu mertebe mertebe-i ûlâdan aʹlâ ve onu müstelzimdir. Mertebe-i sâlise, mertebe-i tevhîd-i zâttır ki istihlâk ve fenâ fillâh ve rücûʹ ile’l-ʹademiyyeti’l-asliyye makâmıdır, zîrâ erbâb-ı mükâşefe لاَ مَوْجُودَ إِلاَّ اللهُ Ve ﴿كُلُّ شَيْءٍ هَالِكٌ إِلاَّ وَجْهَهُ﴾ emrini bi’l-müşâhedeti’l-ʹayâniyye rü΄yet ederler; لاَ لِأَنَّهُ يَصِيرُ هَالِكًا فِي وَقْتٍ مِنَ الْأَوْقَاتِ بَلْ هُوَ كَذَلِكَ أَزَلاً وَأَبَدًا وَفِي هَذَا الْمَقَامِ يَنْمَحِي الْإِشَارَةُ وَيَنْطَمِسُ الْعِبَارَةُ Allâh bes bâkî heves. Ve

وَاحِدٌ [vâḩid] Mütekaddim maʹnâsına istiʹmâl olunur, gerek ʹilm ve fazîlette cümleye sâbık ve mütekaddim olsun ve gerek sâ΄ir nâsa mütekaddim olsun; yukâlu: فُلاَنٌ وَاحِدُ قَوْمِهِ Bunun cemʹi وُحْدَانٌ [vuḩdân] gelir vâv’ın zammıyla ve أُحْدَانٌ [uḩdân] gelir hemze-i mazmûme ile, vâv hemzeye mübeddeldir. Ve

وَاحِدٌ [vâḩid] أَحَدٌ [eḩad] maʹnâsına gelir ki yalnız ve tek demektir, فَرِيدٌ [ferîd] gibi nazîr ve hemtâsı yok. Hattâ esmâ-i hüsnâdan وَاحِدٌ [vâḩid] bu maʹnâyadır.

Vankulu Lugatı - واحد maddesi

اَلْأُحْدَانُ [el-uḩdân] (hemzenin zammı ve ḩâ’nın sükûnuyla) وَاحِدٌ [vâḩid]in cemʹidir, شَابٌّ [şâbb]la شُبَّانٌ [şubbân] gibi ve رَاعِي [râʹî] ile رُعْيَانٌ [ruʹyân] gibi. Ve

وَاحِدٌ [vâḩid] Gâh olur ki bî-nazîr maʹnâsına da gelir; yukâlu: فُلَانٌ وَاحِدُ زَمَانِهِ أَيْ لَا نَظِيرَ لَهُ وَفُلَانٌ لَا وَاحِدَ لَهُ أَيْ لَا شَبِيهَ Ve

أُحْدَانٌ [uḩdân] أَوْحَدُ [evḩad]in cemʹi dahi gelir, bî-nazîrler maʹnâsına أَسْوَدُ [esved] ile سُودَانٌ [sûdân] gibi, aslı وُحْدَانٌ [vuḩdân] idi.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı