niyâṯu’l-mefâzet ~ نِيَاطُ الْمَفَازَةِ

Kamus-ı Muhit - نياط المفازة maddesi

اَلنِّيَاطُ [en-niyâṯ] (كِتَابٌ [kitâb] vezninde) Bedende yüreğe ıtlâk olunur, asılı olmakla; yukâlu: أَصَابَ نِيَاطَهُ أَيْ فُؤَادَهُ Baʹzılar dedi ki نِيَاطٌ [niyâṯ] yürek askısı olan kalın damara denir ki yürek onunla وَتِينٌ [vetîn] dedikleri yürek damarına asılmıştır; inkitâʹı mühliktir. Cemʹi أَنْوِطَةٌ [enviṯat] ve نُوطٌ [nûṯ] gelir nûn’un zammıyla; yukâlu: إِنْقَطَعَ نِيَاطُهُ وَهُوَ عِرْقٌ غَلِيظٌ نِيطَ بِهِ الْقَلْبُ إِلَى الْوَتِينِ Mü΄ellif burada teşvîş için bu terdîdi te΄hîr eylemiştir. Ve

نِيَاطٌ [niyâṯ] Arkanın iç yüzünde metn-i zahrın altında bir damara denir. Ve tavşan kısmına مُقَطَّعَةُ النِّيَاطِ [muḵaṯṯaʹatu’n-niyâṯ] dedikleri zikr olunan yürek damarı iʹtibârıyladır ki tutulup helâk olacağına tefe΄΄ül cihetiyledir. Ve baʹzılar مُقَطّعَةٌ lafzına ism-i fâʹil bünyesiyle îrâd eylemekle fart-ı sürʹatından kendi نِيَاطٌ [niyâṯ]ını yâhûd ensesine düşen tâzîlerin نِيَاطٌ [niyâṯ]ını pâreleyici demek olur. Ve

نِيَاطٌ [Niyâṯ] ʹAkreb burcunda iki kevkebe denir ki قَلْبُ الْعَقْرَبِ [Ḵalbu’l-ʹAḵreb] dedikleri kevkeb onların miyânındadır. Ve

نِيَاطُ الْمَفَازَةِ [niyâṯu’l-mefâzet] Beyâbânın buʹd-ı tarîkinden kinâyedir, gûyâ ki beyâbân-ı âhere muttasıl ve müteʹallik olmakla nihâyet bulmaz olur; yukâlu: أَعْيَانَا نِيَاطُ الْمَفَازَةِ أَيْ بُعْدُ طَرِيقِهَا كَأَنَّهَا نِيطَتْ بِمَفَازَةٍ أُخْرَى ve yukâlu: مَفَازَةٌ بَعِيدَةُ النِّيَاطِ أَيِ الْحَدِّ Ve

نِيَاطُ الْقَوْسِ وَالْقِرْبَةِ [niyâṯu’l-ḵavsi ve’l-ḵirbet] Her birinin kulplarına ıtlâk olunur. Ve mutlakan bir nesneye asılmış askıya denir.

Sıradaki Maddeler

Arama ekranı

Sitemizde detaylı hızlı ve kolay arama ekranı